21.09.2020

HAFTANIN MAKALESİ HİCRET

       Peygamberlik 610 yılında gelmiş yaklaşık 13 yıllık bir Mekke döneminde Müslümanlar çok güç zamanlar geçirmiş ve işkencelerin boyutu her geçen gün artmıştır. Efendimiz (s.a.v.) önce Habeşistan sonra da Medine için hicrete Allah’ın emri ile izin vermiştir. Onca mücadele verilmiş ancak Müslümanlara hayat hakkı tanınmıyordu. Demek ki hicret gerekli çaba ve gayretin sonucunda ve Allah’ın dinini yaşama amacıyla olmalıydı.

        

         Peygamber Efendimiz Hz. Ebubekir (r.a.) ile hicret yolculuğuna karar vermiş ve İslam tarihi için bir dönüm noktası olmuştur. Safer ayında başlayan bu yolculuk Rebiülevvel ayında son bulmuş, h.17 yılında Ömer (r.a.)  İslam’ın yayılmasında bir dönüm noktası olması hasebiyle takvimin başlangıcını 622,hicret hazırlıklarının başladığı Muharrem ayını da ilk ay olarak tespit etmiştir.

                           

HİCRETTEN ÇIKARACAĞIMIZ DERSLER

 

1- Efendimiz hicretteki bineğini Hz. Ebu Bekre hediye etmesine rağmen kabul etmemiş bedelini bizzat ödeyerek kabul etmiştir. Minnet altına girmekten kaçınmış ve ümmetine örnek olmuştur.

2-Efendimizin emanetleri Hz. Aliye bırakması emanetin ne derece önemli olduğunu gösteriyor. Üstelik bu emanetlerin önemli bir kısmı risaleti inkâr edenlerin emanetidir. Din güven duyan ve kendisine güven duyulan bireylerin omuzlarında yayılacaktır.

3- Hicret yolculuğunun seyrinin önce Sevr’e doğru olması taktiksel, stratejik bir davranıştır. Zira Sevr Medine ile aynı yönde olmayıp görünüşte yolun uzaması manasına gelmektedir. Bu husus da bize İslam’da ki tevekkül anlayışını öğretmektedir. Kul akli, bedeni takatini, gücünü sonuna kadar kullanmalı sonra işi Allah’a havale etmeli. Öteki türlü gereken çalışma yapılmadan işi Allah’a bıraktım demek doğru bir anlayış olmayacaktır.

4- Mekke Müşriklerinin yaklaştığını gören Hz. Ebu Bekir’e Efendimiz korkma, üzülme, gamlanma Allah bizimle beraberdir buyurmuş ve Allah’ın dini uğrunda yapılan mücadele esnasında asla kayıp olmayacağını rahmetiyle ve inayetiyle destekleyeceğinin mesajını vermektedir. Bu günde aynı şekilde kendi dini uğrunda mücadele verenler üzülmemeli, başlarına gelen engellerden ötürü ümitsizliğe kapılmamalı, korkmamalı Allah’ın yanlarında olduğunu unutmamalıdır. Ancak niyetlerin halis olması bu nokta da önem arz etmektedir.

5- Kuba’da temelleri takva üzerine atılan mescidin inşası Efendimizin bir yerde cami yapımına verdiği önemi göstermektedir. Zira mescitler kalp gibidir. Bulunduğu yere hayat verir, canlandırır.

6- Mekkeden ayrılmadan önce Efendimiz Kabeyi ziyaret etmiş ve onu ne derece sevdiğini ikrar etmiştir. Demek ki sadece namazlarda kıbleye dönmek değil gönül kıblemiz sürekli kabeye bakmalı ve olaylara,hayata karşı duruşumuzu bu minvalde kontrol etmeliyiz.

7- Allah’ın elçisi Mekke’den ayrılırken hüzünlenmiş ancak bu şehre muzaffer olarak dönmenin hedefi ile hicreti gerçekleştirmiştir. Buradan da anlıyoruz ki hedefe kilitlenmek başarı için çok önemlidir.

8- Medineye hicret akabinde Ensar ve Muhacirin kardeşliği vesilesi ile İslam büyük kitlelere ulaşmıştır. Kardeşlik ve muhabbet havası esmediği takdirde elde edilen başarı kalıcı olmayacaktır.

                   Cenab’ı Allah hicreti ve onun ruhunu anlamayı nasip etsin. Şu Hadis’i Şerif ile yazımı sonlandırıyorum. Muhacir, Allah’ın yasakladığı şeyleri terk eden kimsedir. (Buhari, İman.4)