20.08.2020

HAFTANIN MAKALESİ( AİLEYİ AYAKTA TUTAN DEĞER MAHREMİYET)

AİLEYİ AYAKTA TUTAN DEĞER MAHREMİYET

                                                                                                                       Kevser YAZICI

                                                                                                                             İl Vaizi

Mahremiyet beden, bilgi ve mekân bakımından insanın dokunulmazlarına ait sınırlar ve kişiye özel alanlardır. Mahremiyet, kendi sınırını çiğnetmemek ve başkasının sınırını çiğnememektir. Mahremiyet insan bedeni için kullanıldığında insan vücudunda bakılması, dokunulması ve hakkında konuşulması haram (yasak) olan özel bölgelerle ilgili dokunulmazlık halidir. Başkalarının duymasının istenilmediği özel bilgiler, sırlar, başkalarının görmesinin istenilmediği belgeler ve eşyalarla ilgili dokunulmazlık hali bilgi mahremiyetinin gereğidir. Belli sınırlar içerisinde girilmesine izin verilen mekânlara izinsiz girmemek de mekan mahremiyetinin gereğidir. Mahremiyet beşeri hukukta “özel hayatın gizliliği” ifadesiyle belirtilir. Mahremiyet insanın doğuştan sahip olduğu temel hak ve hürriyetlerdendir. Her insan saygındır, dokunulmazdır. İnsanın onur ve haysiyeti, şeref ve itibarı, özel hayatı dinin ve hukukun koruması altındadır.

İçinde bulunduğumuz iletişim ve teknoloji çağında en çok zarar gören değerlerden birisi de mahremiyettir. Kitle iletişim araçları ve sosyal medyanın mahremiyeti hiçe sayarak ölçüsüzce ve sınırsızca kullanımı kişisel, ailevi ve toplumsal bakımdan pek çok sorunla karşılaşılmasına sebep olmaktadır. Mahremiyet, kendi özelini korumak, insanlar arasındaki ilişkilerde sınırlara riayet etmek olduğu halde, günümüzde bazı insanlar özellikle sosyal medya aracılığıyla kendi özellerini kendi rızaları ile paylaşır hale gelmişlerdir.

İslam da mahremiyetin temel dayanağı Kur’an ve sünnettir. Konuyla ilgili ayet ve hadislerle mahremiyetin sınırları çizilmiş ve bu sınırlara herkesin uyması istenmiş, mahremiyetin ihlali suç sayılmıştır. İslam da mahremiyete saygının temelini “…Birbirinizin gizli hâllerini araştırmayınız!...” (Hucurât 49/12) ayet-i kerimesi oluşturmaktadır.

 Peygamber Efendimiz (s..a.s.) “Bedeninin senin üzerinde hakkı var.” (Müslim, Sıyâm, 182) buyururken insana bedeni üzerindeki sorumluluğunu hatırlatır. Ruhumuz gibi bedenimiz de bizlere emanettir, onu kem gözlerden ve kem sözlerden sakınmak gerekir. Beden mahremiyeti bilinci taşıyan bir insan, kendisinin ve diğer insanların sahip oldukları özel alan olduğunun farkına varır. Sosyal hayat içerisinde kendi özel alanını korur ve başkasının beden mahremiyetine saygı duyar. Yabancı kimselerle aramızda olması gereken sosyal mesafeyi gözetmek de beden mahremiyetin gereklerindendir.

İslam da beden mahremiyetinin korunması için her iki cinse de gözlerini haram bakışlardan sakınmaları emredilmiş, farklı cinslerin farklı ortamlarda bedenlerinde örtülü olması gereken asgari miktar belirtilmiştir. “Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar.” (Nûr, 24/30) “Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Açıkta kalanlardan başka süslerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar.” (Nûr, 24/31)  Bedeni örtmek amacıyla giyilen kıyafetlerin çok dar ve içini gösterecek derecede ince olmaması gereklidir.

Aynı cinsten olan insanların da birbirlerinin yanında bedenlerini sınırsızca açma özgürlükleri yoktur. Yani kadının kadın yanında, erkeğin de erkek yanında vücudunun özel bölgelerini gizlemesi gerekmektedir. Göbek ve diz kapağı arasındaki mahrem kısmın ihtiyaç dışında açılması her hâlükârda hoş karşılanmamış, hemcinsler arasında dahi anlamsız biçimde ten temasında bulunmak yasaklanmıştır. “Erkek erkeğin, kadın da kadının avret yerine bakamaz. Bir örtünün altında erkek erkeğe, kadın da ka­dına dokunarak yatamaz.” (Müslim, Hayız, 74;  Ebû Dâvûd, Hammâm, 2)

Kişinin banyo yaparken de vücudunun başkası tarafından görülmesine engel olması gerektiğini hatırlatan Peygamberimiz (s.a.s.), mahremiyete dikkat etmeden açıkta yıkanan bir kişiyi görünce hemen minbere çıkmış ve Allah’a hamd ü senadan sonra “Muhakkak ki, Allah hayâ sahibidir ve ayıpları örtendir. O, hayâyı ve örtünmeyi (hayâlı ve ayıp yerlerini örten kullarını) çok sever. Sizden biriniz yıkanacağı zaman (ayıp yerlerini kimsenin görmeyeceği şekilde) örtünsün” (Ebû Dâvûd, Hammâm, 1; Nesâî, Gusl, 7.) buyurmuştur.

Mahremiyet eğitimi çocuğun gelişim düzeyine, yaşına ve algılamasına uygun olarak küçük yaşlardan itibaren verilmelidir. İki yaşından itibaren bedenin mahrem/özel bölgeleri öğretilmelidir. Çocuğa mahrem bölgelerin öğretilmesi, sınır ihlallerinde çocuğun rahatsız olmasına hem de başkalarının sınırlarına riayet etmesine yardımcı olacaktır. Bu bölgelerin gerektiğinde anne babaya veya doktora gösterilebileceği, bunun dışında kapalı tutması ve başkalarının dokunmasına izin vermemesi, özel alan ihlallerinde haber vermesi gerektiği çocuğa öğretilmelidir.

Ebeveynler çocuğun yanında her zaman mahrem bölgeleri kapalı olmalıdırlar. Tuvalet eğitimi sürecinde çocuğa yalnız olması telkin edilmelidir. Çocuk kendi başına giyinip soyunmaya teşvik edilmeli, kendi başına banyo yapmayı öğreninceye kadar alt çamaşırı ile yıkanmalı, özel bölgelerini kendilerinin temizlemeleri istenmelidir.

İslam da beden mahremiyeti gibi mekan mahremiyetini korumak da emredilmiştir. Sosyal bir varlık olan insan sürekli olarak başka insanlarla etkileşim içerisinde yaşar. Ancak hayatın kişiye özel olan kısmı başkaları tarafından bilinmemeli, duyulmamalı ve görünür halde olmamalıdır. İnsan için ev, başkalarının serbestçe girip çıkamayacağı, içinde olanlardan başkalarının malumat sahibi olamayacağı, insanın güven ve emniyet içerisinde yaşayacağı mahrem bir mekandır. İzinsiz  içeriye girilmemesi için evlerde kapılar, içerisi gözükmesin diye pencerelerde perdeler vardır. Evin içerisinde bulunan odaların da mahremiyeti vardır. “Bir kimsenin izinsiz olarak başkasının evinin içine bakması helal değildir. Eğer bakarsa o eve girmiş demektir.” (Tirmizi, Salat, 148) buyuran Peygamber Efendimiz (s.a.s.),  yabancı bir evi gizlice gözetlemeyi ve kişilerin mahremiyetinin araştırılmasını da şiddetle yasaklamıştır.

Sır olarak kendisine emanet edilen sözleri saklamak söz mahremiyeti gereğidir. Bir kimsenin başkasının duymasını istemediği konuşmaları bir başkasının gizlice öğrenmeye çalışması dinimize göre doğru değildir. İnsanların, başkalarının öğrenmesini istemediği yazışmaları ve özel eşyaları hatıra defterleri, özel fotoğraflar, cep telefon vb.. özel eşya ve bilgiler de mahremdir.  Kişinin izni olmadan bunların öğrenilmesi doğru değildir. Bir hadiste “Kardeşinin yazılı metnine onun izni olmadan bakan kimse, ateşe bakmış gibidir.” (Ebû Dâvûd, Salat, 23) buyrularak özel eşyaların izinsiz teftiş edilmesi yasaklanmıştır.  

Aile saadeti için eşler arasında aile mahremiyetini muhafaza etmek gereklidir. Yüce Rabbimiz eşlerin birbirlerinin kusurlarını örten ve birbirlerini koruyan birer örtü konumunda olduklarını (Bakara, 2/187) bildirmektedir. Eşlerin aile içerisinde kalması gereken sırlarını, aile içinde geçen özel hâllerini ve konuşmalarını diğer insanlarla paylaşmaları uygun değildir. Rabbim mahremiyetin her çeşidine riayet edebilmeyi, her çeşit hak ihlalinden sakınabilmeyi nasip eylesin.