25.03.2021

BERAT KANDİLİ VE TEVBE

Ruhi İPEK 26.03.2021

Cenâb-ı Allah, zamanlar içinde mukaddes zamanlar yaratmıştır. İçinde bulunduğumuz Üç aylar olarak isimlendirilen kıymetli zaman diliminde de, Rabbimizin rahmet ve mağfiretinin bol bol tecelli ettiği mübarek geceleri teker teker idrak ediyoruz. 27 Mart Cumartesi günü Yüce Yaratanımızın bizler için sunmuş olduğu mübarek bir geceye, günahların bolca bağışlandığı, hatalar ve kusurlar için bağışlanma dileyenler için affın sağanak sağanak yağdığı yeni bir fırsat gecesine Beraat gecesine kavuşacağız. Rabbimize şükrediyoruz. Sevgili Peygamberimize O’nun Ehli Beytine ve Ashabına salat ve selam ediyoruz. Bu gecelerde Cenab-ı Hakk'ın kullarına maddî ikramları olduğu gibi manevî ihsanları da vardır. Bu ihsana eren kimseler, büyük bir mazhariyete nail olurlar.

Rabbimizin lütuf ve ihsanının bol bol aktığı, gönüllere nur kattığı bir geceyi yaşayacağız. Üç ayların tam ortasında bulunan Şaban ayının on beşinci gecesi, kültürümüzde Berat gecesi olarak adlandırılır.

Bu gece Üç ayların ikincisi olan Şabanın 15. gecesi. Bu gece Beraat gecesi. Bu gece kurtuluş gecesi. Bu gece mağfiret gecesi. Bu gece af dileyenlerin günahı ne kadar çok olursa olsun, İsterse binlerce koyunun üzerlerinde bulunan tüyler kadar bile olsa affedildiği gece. Bu gece Rızık isteyenler için rızkın bolca verildiği gece. Bu gece dua etmek isteyenler için duaların ret olunmadığı bir gece. Bu gece dertleri olanlar için dertlerine şifa gecesi. Bu gece gönüllerin gecesi.

Dünyayı hastalıkların sardığı Müslümanların her yerde zulme uğradığı bu zorlu günlerde Berat Kandili, birlik ve beraberlik içinde aynı safta toplanıp Ülkemiz, Milletimiz ve tüm Ümmet-i Muhammed için duada bulunma vaktidir.

Berat, Arapça berâe-berâet kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir. Berâet, “iki şey arasında ilişki olmaması; kişinin bir yükümlülükten kurtulması veya yükümlülüğünün bulunmaması” anlamına gelir. Şâbanın on beşinci gecesinde Müslümanların Allah’ın affı ve bağışlaması ile günah yükünden kurtulacağı umularak bu geceye Berat gecesi denmiştir. Berat gecesi için Arapça eserlerde “Şâban’ın ortasındaki gece”, “mübarek gece”, “rahmet gecesi” ve “sak (الصك=belge) gecesi” mânalarına gelen terkipler kullanılmaktadır. Halit ÜNAL, TDV. İslam Ansiklopedisi, İst.-1992, V/475-476

Yollardaki işaretler gibi hayatımızda da belirgin dönüm noktaları vardır. Bunlar, belirli günler, kandiller ve bayramlardır. İşte bu gece de ömrümüzde önemli bir dönüm noktasıdır. Çünkü Cenâb-ı Hak; kullarının ibadetlerini kat kat mükâfatlandırmak, dua ve isteklerini kabul etmek, tövbelerini kabul ederek, günahlarının bağışlanmasına imkân ve fırsat vermek üzere bazı zamanları daha faziletli kılmıştır.

Kandiller ve benzeri geceler; iman, ibadet ve düşünce hayatımız bakımından kendimizi yenilememiz, geçmişimizi muhasebe etmemiz, geleceğimizi planlama ve ümitlerimizi tazelememiz için büyük bir fırsattır. Böyle geceleri ve günleri ihya etmek müstehab ve güzel adetlerimizdendir. İmanımızın kemaline, dünya ve ahiret saadetine vesiledir. Bu gece münasebetiyle, içimizdeki manevi duyguların sesine kulak vererek günahlarımıza tövbe etmeli, tüm Müslümanlar ve insanlık için Allah (cc)’a dua ve niyazda bulunmalıyız.

Yüce Mevla’mız, bu gecede ilahi rahmetini bol bol indirmekte, rızık ve şifa kapılarını sonuna kadar açarak, bizleri sonsuz ikramlarına davet etmektedir. Allah (c.c) Duhan Suresi 1-3. ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

حٰمٓۜ ﴿1﴾ وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ ﴿2﴾ اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ ﴿3﴾ ف۪يهَا يُفْرَقُ كُلُّ اَمْرٍ حَك۪يمٍۜ ﴿4﴾ اَمْرًا مِنْ عِنْدِنَاۜ اِنَّاكُنَّا مُرْسِل۪ينَۚ ﴿5﴾ رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۙ ﴿6﴾ رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۢ اِنْ كُنْتُمْ مُوقِن۪ينَ ﴿7﴾

Hâ Mîm. Apaçık olan Kitab'a andolsun ki, biz onu mübârek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarmaktayız. Katımızdan bir emirle her hikmetli iş o gecede ayırt edilir. Eğer kesin olarak inanıyorsanız, Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbinden bir rahmet olarak biz peygamberler göndermekteyiz. O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” Duhan Süresi 1-7.

Kur'ân-ı Kerim, berat gecesinde Levh-i Mahfuz'dan alınmış ve bir bütün hâlinde dünya göğüne indirilmeye başlanmıştır. Bu gece­nin mübarek oluşunun başlıca sebebi de bundadır.

Kur'ân-ı Azimüşşan inmezden önce insanoğlunun efkârını dalâlet, kalbini küfür bulutlan kaplamıştı, insan mabud-ı hakikîyi bırakmış, taşlara, ağaçlara ve putlara tapmaya başlamıştı. Abdin ibadet ve itaat bağları kopmuş, insan denilen tabiri caizse insanlığını unutmuştu. Cinayet ve rezaletler, sayılamayacak kadar çok, yazılamayacak kadar bayağı idi.

İşte bu duruma gelen yeryüzüne, Kur'ân-ı Kerim'in inmesinin birinci kademesi, Şâbân-ı Şerifin onbeşinci gecesine tesadüf ettiğinden dolayı bu gece müstesna bir değer taşımaktadır. Bu gece hürmetine, birçok günahlar bağışlandığı için, BERAT GECESi adını almıştır.

Peygamber Efendimiz (sas) ' in hadislerinde bu gecenin önemine vurgu yapılmıştır. Bu gecede beş büyük haslet vardır:

Birincisi: Hikmetli her iş bu gece tefrik ve vazife sahiplerine tev­zi olunur. Levh-i Mahfuz'daki İlâhî takdirler arasından o sene içinde cereyan edecek, hadise ve olayların icrasına bu geceden itibaren başlanır ve Kadir gecesinde tamamlanır.

Erzakla ilgili nüsha, Mikâil aleyhisselâma, harb, zelzele ve diğer felâketlerle ilgili nüsha, Cebrail aleyhisselâma; kulların işleriyle ilgili nüsha, Hazret-i Azrail'e verilir.

ikincisi: Bu gece yapılan ibadetin fazileti pek büyüktür. Hazret-i Âişe validemiz şöyle naklediyor: Bir gün Hazret-i Peygamber yanıma girdi, elbisesini çıkardı. Biraz durduktan sonra tekrar giyindi. Ortaklarımdan birinin yanına gidecek diye beni bir kıskançlıktır aldı. O, dışarı çıkınca ben de peşine takıldım. Bakiü'l-Garkad denilen kabristana vardı. Mü'minlere ve şehidlere duâlar etti. Kendi yaptığımdan kendim utandım ve «Anam babam sana feda olsun. Sen Rabbinin rızası peşinde, bense dünya peşindeyim», diyerek geri döndüm. Biraz sonra Resûlullah da içeri girdi. Benim sık sık nefes alışımın sebebini sordu. Kendisine olup bitenleri anlattım. Buyurdular ki:

«Allah'ın Resulü sana haksızlık edecek diye mi korkuyorsun?». Re-sûl-i Ekrem elbisesini çıkardıktan sonra «Bu gece ibadet yapmama müsaade eder misin?» dedi, ben de:

«Anam babam sana feda olsun, evet, cevabını verdim.» Namaz kılmaya başladı. Bir ara secdede o kadar çok kaldı ki, endişelendim ve yoklarken elim ayağına dokunmuş olacak ki kımıldadı. Ben de hayatta olduğuna kanaat getirerek sevindim. Secdede şöyle dua ediyordu: .

" «Ya Allah, azabından afvine sığınıyorum, gadabından rızana il­tica ediyorum. Senden sana sığınıyorum. Hiçbir senayı, senin nefsine karşı olan senana denk saymıyorum». Sabah olunca durumu kendisine haber verdim. «Bunları hem öğren, hem de başkalarına öğret. Bunları bana Cebrail öğretti» buyurdu.

Üçüncüsü: Cenâb-ı Hak bu gecede Benî Kelb kabilesinin koyun­larının tüyleri sayısınca ümmet-i Muhammed'e rahmet eder.

Hz. Âişe validemiz Peygamberimizi tanıtırken şöyle buyurmuştur:

عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ فَقَدْتُ النَّبِيَّ ـ صلى الله عليه وسلم ـ ذَاتَ لَيْلَةٍ فَخَرَجْتُ أَطْلُبُهُ فَإِذَا هُوَ بِالْبَقِيعِ رَافِعٌ رَأْسَهُ إِلَى السَّمَاءِ فَقَالَ ‏"‏ يَا عَائِشَةُ أَكُنْتِ تَخَافِينَ أَنْ يَحِيفَ اللَّهُ عَلَيْكِ وَرَسُولُهُ ‏"‏ ‏.‏ قَالَتْ قَدْ قُلْتُ وَمَا بِي ذَلِكَ وَلَكِنِّي ظَنَنْتُ أَنَّكَ أَتَيْتَ بَعْضَ نِسَائِكَ ‏.‏ فَقَالَ ‏"‏ إِنَّ اللَّهَ تَعَالَى يَنْزِلُ لَيْلَةَ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا فَيَغْفِرُ لأَكْثَرَ مِنْ عَدَدِ شَعَرِ غَنَمِ كَلْبٍ ‏"‏

"Bu gece (Şaban'ın onbeşinci gecesi) Peygamber (s.a.v.)’i (odanın içinde) aramaya başlamıştım ki (O’nu) başını secdeden kaldırırken  buldum. Buyurdu ki:

“Ey Aişe, Allah ve Rasulü’nün  seni korkutmasından mı korktun? dedim.

Hz. Aişe validemiz “Diğer hanımlarından birinin yanına gittiğini zannettim” dedi.

Peygamberimiz buyurdu ki Allah Teâlâ Şabanın 15.gecesinde (bu gecede) dünya semasına iner, Ben-i Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısınca insanları bağışlar." İbn Mace, İkametü’s-Salat, 191.

Dördüncüsü: Mağfiretin husulüdür. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: 

إنَّكَ ما دعوتَني ورجوتَني غفرتُ لكَ عَلَى مَا كَانَ فيكَ ولا أُبالي. يا ابنَ آدمَ لوْ بَلَغَتْ ذُنُوبُكَ عَنَانَ السَّمَاءِ ثُمَّ استغفرتَني غفرتُ لكَ ولا أُبالي. يا ابنَ آدمَ إنَّكَ لوْ أتيتني بِقُرابِ الأَرْضِ خَطَايا ثُمَّ لَقِيتَني لا تُشرِكُ بي شيئاً لأتيتُكَ بِقُرابِهَا مَغفِرةً".  

Enes b. Malik (r.a.) Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim dedi:

“Allah Teâlâ şöyle buyurdu:

Ey Âdemoğlu! Sen bana dua ettiğin ve benden affını umduğun sürece, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun, onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım.

Ey Âdemoğlu! Günahların gökyüzünü kaplayacak kadar çok olsa, sonra da benden affını dilesen, seni affederim.

Ey Âdemoğlu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla karşıma gelsen; fakat bana hiçbir şeyi ortak koşmamış olsan, şüphesiz ben de seni yeryüzü dolusu bağışla karşılarım.” Tirmizî, Daavât 98, (V, 458); Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 172.

           Bu gecenin bereketinden istifade edemeyecek olanları da peygamberimiz şöyle anlatıyor. 

عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلى الله عليه وسلم ـ قَالَ ‏"‏ إِنَّ اللَّهَ لَيَطَّلِع فِي لَيْلَةِ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ فَيَغْفِرُ لِجَمِيعِ خَلْقِهِ إِلاَّ لِمُشْرِكٍ أَوْ مُشَاحِنٍ ‏"‏ 

Peygamber s.a.v.’den gelen bir rivayette ise "Allah Taala (c.c), Şa'ban ayının onbeşinci gecesi (kullarına rahmetle) nazar eder. Müşrikle, müşahin (kindar bencil) bu aftan yararlanamazlar." İbn Mace, İkâmetü’s-Salât, 191 ( I, 445) Hadis No:1390

Merhum Elmalılı Muhammed Hamdi YAZIR’ın Hak Dini Kur’an Dili isimli tefsirinde belirtildiğine göre anne ve babasını incitenler, büyücüler, başkalarına kin besleyenler içki düşkünleri bu gecenin faziletinden yararlanamazlar”. Elmalı, Hak Dini Kur’an Dili VI/4293.

خمس ليال لا ترد فيهن الدعوة: أول ليلة من رجب، وليلة النصف من شعبان، وليلة الجمعة، وليلة الفطر، وليلة النحر

Başka bir hadiste ise "Beş gece vardır ki onlarda yapılan dualar geriye çevrilmez. Bunlar Recebin ilk (cuma) gecesi, Şabanın ortasında bulunan gece, Cuma gecesi, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı geceleridir.” Beyhaki, Sünen, Şuabül-İman,  3/342 (Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1990).

Beşincisi: Bu gece Peygamber Efendimiz'e şefaat selâhiyetinin tamamı verildi. Şöyle ki: Peygamber Efendimiz Şaban ayının onücüncü gecesi, ümmetine şefaat edebilmek için Allahü Teâlâ'ya niyazda bulundu. Kendisine, ümmetinin üçte birine şefaat etme selâhiyeti verildi. Ümmetine son derece düşkün bulunan Resûlullah, daha fazla kimseye şefaat edebilme arzusu ile yanıp tutuşmaktaydı. Ondördüncü geceyi de ibadetle ihya ve Cenab-ı Hakk'a şefaat dileğini tekrar etti. Ümmetinin üçte ikisine şefaat selâhiyeti verildi. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz, onbeşinci geceyi de ibadetle geçirdi ve Mevlâ'ya selâhiyetinin genişletilmesi için duada bulundu. Bunun üzerine ümmetinin tamamına şefaat selâhiyeti verildi.

         - Bu geceye değer kazandıran hususlardan biri de kıblenin Kudüs istikâmetinden, Mescid-i Haram tarafına çevrilmiş olmasıdır

         İslâmiyetin başlangıcında namazlar Kudüs'e Beytü'l-Makdis'e kar­şı eda edilmekte idi. Resûlullah, ceddi Hazret-i İbrahim'in kıblesi bulu­nan Kabe'ye yönelerek namaz kılmak için arzu taşıyor ve vahye inti­zar ediyordu. Bu hâl, hicreti takiben on altı ayı aşkın bir zaman böy­le devam etti.

           Hicretin ikinci senesi, Şaban ayının onbeşinci günü Efendimiz, Benî Seleme .yurduna varmıştı. Onların mescidinde öğle namazının farzını kıldırırken kıblenin değiştirilmesiyle ilgili şu âyet-i kerime geldi:

قَدْ نَرَى تَقَلُّبَ وَجْهِكَ فِى السَّمَآءِ فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبْلَةً تَرْضَيهَا فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ وَاِنَّ الَّذِينَ اُوتُوا الْكِتَابَ لَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ وَمَا اللهُ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ

« Ey peygamber! Biz, senin yüzünün göğe doğru çevrilip durduğu-nu, Allah ve Cibril’den haber beklediğini görüyoruz. Merak etme, elbette seni, hoşlanacağın bir kıbleye döndüreceğiz. Bundan böyle, yüzünü Mescid-i Ha-ram tarafına çevir. Nerede olursanız yüzlerinizi o yöne çevirin. Aslında kitap verilenler, kıblenin sadece Allah tarafından değiştirilebileceği bir gerçek oldu-ğunu çok iyi bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir ki. (Bakara suresi  144). Peygamber 'Efendimiz, namaz içinde yönünü kıbleye, Kâ'be-i Muazzama tarafına çevirdi ve namazın geri kalan iki rek'atini Mescid-i Haram'a doğru kıldı. Bu mescide MESCÎDÜ'L-KIBLETEYN adı verildi.

Ramazan’ın müjdecisi… Şaban ayının on beşinci gecesi… Berat…Berat… Borçtan, hastalıktan, suç ve cezadan beraat etme, kurtulma… günahlardan arınma, temize çıkma, ilâhî af ve rahmete nâil olma…

Hz. Peygamber şöyle buyurur:

إِذَا كَانَتْ لَيْلَةُ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ فَقُومُوا لَيْلَهَا وَصُومُوا يَوْمَهَا . فَإِنَّ اللَّهَ يَنْزِلُ فِيهَا لِغُرُوبِ الشَّمْسِ إِلَى سَمَاءِ الدُّنْيَا فَيَقُولُ أَلاَ مِنْ مُسْتَغْفِرٍ فَأَغْفِرَ لَهُ أَلاَ مُسْتَرْزِقٌ فَأَرْزُقَهُ أَلاَ مُبْتَلًى فَأُعَافِيَهُ أَلاَ كَذَا أَلاَ كَذَا حَتَّى يَطْلُعَ الْفَجْرُ

Şaban ayının 15. gecesini ibadetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun. Çünkü Yüce Allah, bu gece dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve ‘Yok mu tövbe eden, tövbesini kabul edeyim? Yok mu rızık isteyen, rızık vereyim? Yok mu şifa isteyen, şifa vereyim... Yok mu başka isteği olan ona da istediğini vereyim?” İbn Mace, İkâmetü’s-Salât, 191

Allah Resulü (sas) , Şaban ayının yarısına denk gelen bu gecede Allah (c.c) 'a çok ibadet edilmesini, gündüzünde ise oruç tutulmasını tavsiye etmiş ve o gece güneş batınca Allah Teâlâ’nın dünyaya rahmetiyle tecelli ederek fecre kadar,

"Bağışlanmak dileyen yok mu, onu bağışlayayım! Rızık isteyen yok mu, ona rızık vereyim! Belaya düçar olan yok mu, ona afiyet vereyim! " 

Buyurduğunu bizlere müjdelemiştir.

Peygamber Efendimiz (sas), Allah (c.c)'ın rahmetinin ne kadar geniş olduğunu anlatmak için Hz. Aişe (r.a) 'ye:

"Şaban ayının yarısına denk gelen bu gece Allah dünya semasına iner ( rahmetiyle tecelli eder ) ve Kelb kabilesinin koyunlarının kıllarından daha çok sayıda günahkârı bağışlar. " buyurmuştu.

Allah Teâlâ, şabanın on besinci gecesi (Beraat gecesi) tecelli eder ve ana-babaya asi olanlarla, Allah'a ortak koşanlar dışında bütün kullarını bağışlar.” 

Dünyada beratımızı almadan ahiretteki beraatımıza ulaşamayacağız. Dünyada yaşarken beratımızı gerçekleştirecek amellerimizi hayatımıza aktarmadan ahirette beraatımızı alıp cennete ulaşamayacağız. İman etmeden cennete giremeyeceğiz. Birbirimizi sevmeden iman etmiş olamayacağız. Birbirimizi sevmek için ise birbirimize selam vermemiz gerekiyor. O zaman kim olduğuna bakmadan Müslüman kardeşemize sadece müslüman olduğu için değer verelim. Ona selam verelim, ilişkimizi kesmeyelim. İlişkimizi kesmek isteyenlere fırsat vermeyelim. Daha düne kadar Ülkemiz coğrafyasını düşman elinden kurtarmaya çalışan Milletimiz, ne olduda sanki birbirinden ayrı bireylermiş gibi gösteriliyor. Bugün kardeşlik günüdür. Biz birbirimizi gerçek anlamda sevmeden beraatımızı gerçekleştiremeyeceğiz. Yanımızdaki Müslümansa seveceğiz. Bu imanımızın tezahürüdür.  Beraatını elde etmek isteyen Müslümanlar Efendimizi dinleyelim. Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz şöyle buyuruyor.

 لا تَدْخُلُوا الجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلا تُؤمِنوا حَتى تحَابُّوا ، أَوَلا أدُلُّكُمْ عَلَى شَئٍ إذا فَعَلْتُمُوهُ تَحاَبَبْتُم ؟ أفْشُوا السَّلام بَيْنَكُم

Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız.” Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 849

Beraatını almak isteyen Müminler! Hatalı durumlarımızı hemen düzeltelim.

Bu gecede şu kulların arasında isek hemen bu hal ve vaziyeti terk edelim. Dualarımızın makbul olması, günahlarımızın af edilmesi, bu gecenin feyiz ve bereketinden tam olarak istifade etmek için kendimizde bu yaşantı şekillerinden birisi var ise hemen terk etme yolunu benimseyelim. Hata yapılmış olabilir. Aşağıda sayacağımız bir hadise başımızda olabilir. Ama vazgeçersek hatamız silinecek bu gece unutmayalım. Sevgili Peygamberimizin hadislerinde zikrettiği bu insanlar şunlardır.

1-Allah'a şirk koşanlar.
2-Ana-babalarına isyan eden, onlara asi olanlar.
3-Alkollü içecekleri içmeye devam edenler.
4-Büyücülük yapıp gaipten haber verme işiyle meşgul olanlar
5-Müslümanlara karşı kin ve düşmanlık besleyenler
6-Adam öldürüp, yaptığı bu büyük günahtan pişmanlık duymayanlar
7- Gururlu ve kibirli olanlar
8-Akrabalarla ilişkileri kesenler. 

Bu dünyadan ayrıldıktan sonra bir daha dönüş yok. Ne kadar ah etsek de, ne kadar üzülsek de ve ne kadar pişman olsak da bu hayata veda ettikten sonra dönüşümüz yoktur. Bu sebeple Beraat gecesinde gerçek beraatımızı gerçekleştirmek için ahiret hayatını –hayatımızın hiçbir zamanında unutmayacağımız gibi- bu gecede unutmayalım. Küçük hesapların peşine, geçici dünyanın aldatıcı sevgilerine takılmayalım. Sevgili Peygamberimizin bir hadis-i şerifini sizlerle paylaşmak isterim.

الكَيِّس مَنْ دَانَ نَفْسَهُ ، وَعَمِلَ لِما بَعْدَ الْموْتِ ، وَالْعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَه هَواهَا ، وتمَنَّى عَلَى اللَّهِ الأماني

Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi de, nefsini duygularına tâbi kılan ve Allah’tan dileklerde bulunup duran (bunu yeterli gören) dır”

Hayat, dünyalık menfaatler, mallar ve makamlar bizi aldatmasın

Ömür çok kısa. Göz açıp kapanıncaya kadar geçmektedir. Hayat her an sona erebilmektedir. Geçen sene beraber olduğumuz, kendisiyle muhabbet edip gülüp eğlendiğimiz nice insanlar aramızdan ayrıldı. Bizlerde bir gün sevdiklerimizden, bu dünyadan ayrılıp gideceğiz. Hiçbir insan dünya hayatında baki değildir. Ölümle bitecek olan bu kısa dünya hayatında yapmış olduğumuz şeyler ahiret yaşantımızı belirleyecektir. İşte bu gecelerin önemi ölüm akla geldikçe bir kat daha artmaktadır. Çünkü bu geceler fırsat gecesidir. Günahlarımız için nasuh tövbesi edebilirsek ve bir daha yaptığımız hatalara dönmez isek, Rabbimizin rızası doğrultusunda yaşar isek Rabbimizin bizlere nice müjdeleri vardır. Allah-u Teala bir ayette şöyle buyurmaktadır.

وَسَارِعُواْ إِلَى مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ {} الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاء وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ {} وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُواْ فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُواْ أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُواْ اللّهَ فَاسْتَغْفَرُواْ لِذُنُوبِهِمْ وَمَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّهُ وَلَمْ يُصِرُّواْ عَلَى مَا فَعَلُواْ وَهُمْ يَعْلَمُونَ

Rabbinizin bağışına, genişliği gökler ile yer arası kadar olan ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar (:müttekîler, takva sahipleri) için hazırlanmış bulunan cennete koşun. Onlar, bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler ve insanları affedenlerdir. Allah, iyi davrananları sever. Yine onlar, çirkin (fâhişe:günah) bir iş yaptıkları, yahut kendilerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah'tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile işlediklerinde (günahta) ısrar etmeyenlerdir.”

Kandil geceleri günahlarla kararmış gönüllerimize Rahmet kandillerinin yandığı gecelerdir.

Kandil geceleri İlahi ışığın hayatımızı aydınlattığı gecelerdir. Kandil geceleri günahlarımızdan arınmamız vesilesi ile manen ışıldadığımız gecelerdir. Kandil geceleri dualarımızın çokça makbul olması vesilesi ile hayatımıza yeni bir güneşin doğduğu gecelerdir. Bu gecelerden haberdar olalım. Bu gecelerin feyiz ve bereketinden azami şekilde istifade etmeye çalışalım. Paslanan kalplerimizi bu gecelerin hürmetine aydınlatmaya çalışalım. İlahi rahmetin kapanmadığı kapılardan içeri girelim. En Sevgilinin hürmetine Rabbimizin sevdiği kullar olmaya gayret edelim. Razı olunan ve razı olduğumuz bir hayatı yaşamak elimizdedir. Dünya ve ahiret huzuru bizi beklemektedir. Yeter ki unutmayalım. Yeter ki uyumayalım. Manevi uykudan kalkalım. Kalplerimizin gözünü açalım. Yüzümüzü Rabbimize, O’nun dinine, O’nun kitabına ve O’nun Peygamberine dönelim. Hiç beklenmediğimiz anda yardımlar gelecektir. Sıkıntılarımız anında hafifleyecektir. Maddi ve manevi hastalıklarımız şifa bulacaktır. Dünyamız ve ahretimiz pür nur olacaktır. 

Bu gecelere has ibadetler teşekkül etmek doğru değildir. Ancak bu gecelerin feyiz ve bereketinden istifade etme yolları da elbette gözetilmelidir. Öncelikle şu hususu vurgulamak isterim. Şaban ayı Peygamberimizin ayıdır. Bu ayda ve özellikle bu gecede Sevgililer Sevgilisine salat ve selam getirelim. Yüce Rabbimizi bir ayette şöyle buyurmaktadır.

 إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا

 “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.”

İstiğfar ve tövbede bulunmadan Beraatımızı alamayız.

Bu gecede Tövbe ve istiğfarda bulunalım.. Çünkü bu gecede Rabbimizin Efendimizin diliyle bizlere müjdesi var. Bu müjdeden yararlanmak için günahlarımıza, isyanlarımıza ve hatalarımıza tövbe edelim, bağışlanma dileyelim. Çünkü Yüce Allah tövbe edenin tövbesini kabul etmektedir. Hud süresi 3. ayette şöyle buyruluyor.

وَأَنِ اسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ يُمَتِّعْكُم مَّتَاعاً حَسَناً إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى وَيُؤْتِ كُلَّ ذِي فَضْلٍ فَضْلَهُ وَإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنِّيَ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ كَبِيرٍ

Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O’na tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şekilde yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum"

Berat gecesi Kur’an-ı Kerim’in dünya semasına toptan indirildiği gecedir.

Bu gecede Kuran-ı Kerimi bizlerde gönlümüze indirmeliyiz. O’nun manevi feyzinden istifade etmeliyiz. Okumalı, anlamalı ve hayatımıza aktarmalıyız. Sadece kendimiz için değil okuduklarımızdan hasıl olan sevabı ise geçmişlerimize göndermeyi de ihmal etmemeliyiz. Çünkü Kur’an-ı Kerime yaşayanlar kadar ölmüş olanların da ihtiyaçları vardır.

Eğer kendimiz gibi neslimizinde beraatını alıp cennet ehlinden olmasını arzu ediyorsak hep birlikte Kurana yönelmeli, Kitabımızı hayat tarzı haline getirmeliyiz. Haftaya pazartesi günü Yaz Kuran Kurslarımıza kayıtlarımız başlıyor. Karnelerini alan çocuklarımızı Kuran okumak, din bilgilerini tazelemek için camilere yönlendirelim. Kurslarımız sizi bekliyor. Kuranın feyiz ve bereketinden çocuklarımızı da nasiplendirelim.

Duayı bu gece dilimizden eksik etmeyelim.

Duamız olmaza değerimiz olmaz bizim. Furkan süresi 77. ayette bu husus şöyle ifade edilmektedir.

 قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّيلَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَاماً

 (Ey Muhammed!) De ki: “Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak.”

 Efendimiz bu gecede dua edenin duasının kabul olacağını müjdelemektedir. Bu gecede dua etmek de yapacağımız ibadetlerden olmalıdır. Dua ibadettir. Yapıldığı anda ibadet yapılmış sevabı alınmasının yanı sıra kişinin istekleri Yaratan tarafından kendisine verilir. Dua Allah’ı Rab olarak bilmektir. Çünkü el açan el açılandan acizdir. Dua acizliğin ifadesidir. İsteyen istediği şeyin acizidir. İnsan olarak ihtiyaç duyup da istemeyeceğimiz ne vardır ki. İnsan olarak muhtaç olmadığımız ne var ki bu dünyada. Bu sebeple asıl istenmesi gerekenden Allah’ımızdan bu gece çokça isteyelim. Günahı istemeyelim, yanlışa meyletmeyelim. Güzel olanı, kendimize, sevdiklerimize ve bütün insanlara hayır getirecek şeyleri isteyelim. Sadece kendimiz için değil, ailemiz, milletimiz, bütün Müslüman kardeşlerimiz ve insanlık için isteyelim.

Zikir kışa dönmüş kalplerimizi bahara çevirir. Zikir ölmüş ruhlara hayat verir. Allah’ı zikretmek insanın bitmek tükenmez bilmeyen isteklerini bitirir. Zikir bir avuç topraktan başka doymayacak olan nefsimizi doyurur. Zikir ruhu teskin eder. Zikir kemal yolunun anahtarıdır. Zikir arifliğe doğru yol almaktır… Bu gecede zikir bizlere güzellikler katacaktır. Tatmin olmayan kalbimizi tatmin edecektir. Bu gecede Rabbimizi zikretmeyi unutmayalım.

Gün paylaşma günüdür. Gün kimsesizlerin kimsesi olma günüdür.

Sevinç tek taraflı değildir. Mutluluk tek başına kişiye gerçek güzelliği getirmemektedir. Paylaşmak asıldır. Bir ekmek paylaşıldığı zaman tatlıdır. Bir sevgi paylaşıldığı zaman artar. Bu gece mutluluğumuzu paylaşalım. Bu gece maddiyatımızı paylaşalım. Bizde olanları olmayanla ulaştıralım. Huzur evlerinde bizleri bekleyenler var. Hastanelerde bizleri hasretle bekleyenler var. Çocuk esirgeme kurumlarında başının okşanmasını bekleyen yetimlerimiz, kimsesizlerimiz var. Yapmış olduğu bir hata yüzünden cezaevlerinde, ıslahhanelerde olanlarımız var. Onlara gidelim. Sevgimizi, muhabbetimizi uzatalım. Bu dünyada Sevgiden mahrum olan hiçbir kimse kalmasın bu gece. Onları Allah’ı hatırlatalım. Yardım edenlerin en hayırlısının ve en güzelinin Allah olduğunu unutmayalım unutturmayalım. Başımıza hiçbir şey gelmez demeyelim. Başına sıkıntı gelmişlere el uzatalım gönül açalım. Merhamet edelim ki merhamete nail olalım. Kimsesizlerin kimsesi olmanın gerekliliğini Efendimizden dinleyelim.

اَلْمُسْلِمُ أَخُــو الْمُسْلِمِ لاَ  يَظْلِمُهُ ولاَ يُسْلِمُهُ . ومَنْ كَانَ فِي حاَجَةِ أَخِيهِ كانَ اللَّهُ فِي حاَجَتِهِ، وَمَنْ فَرَّجَ عنْ مُسلمٍ كُرْبةً فَرَّجَ اللَّهُ عَنْهُ بِهاَ كُرْبةً مِنْ كُرَبِ يَوْمِ القِياَمَةِ ، وَمَنْ سَتَرَ مُسْلِماً سَتَرَهُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِياَمَةِ 

Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Din kardeşinin ihtiyacını karşılayanın, Allah da ihtiyacını karşılar. Müslümandan bir sıkıntıyı giderenin Allah da kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Bir müslümanın ayıbını örtenin, Allah da kıyamet gününde ayıplarını örter. ” Buhârî, Mezâlim 3

Allah merhametlidir merhamet edeni sever. Herkese merhamet edelim. Allah affedicidir affedenleri sever. Affedelim. Küslüğü bir kenara bırakalım artık. Allah şükredenlerin maddi ve maneviyatını çoğaltır, bize iyilik de bulunanlara teşekkür edelim. Allah kusurları bağışlar, hatalarımız için insanlardan özür dileyelim.

Namaz dinin direğidir. Direklerimizden bazıları eksik kalmış olabilir. Bu gecede dinimizin direği olan namazı çoğaltalım. Geçmişte kılamadıklarımızı kılmaya çalışalım. Kötülükten arınmanın yolu namaz iledir. Bu geceden istifade etmek namaz iledir. Hayatı anlamlandırmanın en temel yolu namaz iledir.

Yüce Rabbim Beraat kandilinizi mübarek eylesin. Günahlarımızın affına vesile eylesin. Habibinin şefaatine bizi nail eylesin. Sevdikleriyle ve sevdiklerimizle beraber nice mübarek geceleri, manen en üst seviyede yaşamayı bizlere nasip eylesin. Vatanımıza dirlik, milletimize birlik nasip eylesin. Bizi birbirimizden ayırmasın. Birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenlere fırsat vermesin. Geçmişlerimize rahmet geleceğimize hayırlar ihsan eylesin. Hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva ve borçlu olan kardeşlerimize borçlarını ödeme kolaylığı nasip etsin.

Bu temenniler ile mübarek Beraat Kandilinizi tebrik eder, Milletimiz ve Tüm İslam Alemi için hayırlar getirmesini Yüce Rabbimden niyaz ederim.

Allah’a emanet olsun. Geceniz hayırla, kalbiniz imanla, gönlünüz O’nun ve Rasulullah’ın sevgisiyle, mideniz helal lokmayla dolsun.

Peygamber Efendimiz Şaban ayının yarısına denk gelen bu geceden Allah'a çok ibadet edilme-sini, gündüzünde oruç tutulması tavsiye etmiş ve o gece güneş batınca Allah Teala'nın dün-yaya rahmetiyle tecelli ederek fecre kadar, “bağışlanmak dileyen yok mu, onu bağışlayayım. rızık isteyen yok mu, Ona rızık vereyim. Belaya duçar olan yok mu, ona afiyet vereyim.” buyurduğunu bizlere müjdelemiştir. İbn Mâce, “İkāme”, 191

İşte böyle bir gecede uyanan Hazreti Aişe, Rasulullah’ı yanında göremeyince dışarı çıkıp ara-maya başlamış ve onu Baki mezarlığında başını gökyüzüne kaldırmış bir vaziyette bulmuştu. Peygamber Efendimiz, Allah'ın rahmetinin bu gecede ne kadar geniş olduğunu anlatmak için Hazreti Aişe’ye: ” Şaban ayının yarısına denk gelen bu gece Allah dünya semasına iner ( rahmetiyle tecelli eder)ve Kelb kabilesinin koyunlarının kıllarından daha çok sayıda gü-nahkarı bağışlar.” buyurmuştu. Tirmizi, savm, 39

Bir kısım âlimlerin, kıblenin Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’dan Mekke’deki Kâbe istikametine çev-rilmesinin hicretin ikinci yılında Berat gecesinde vuku bulduğunu kabul etmeleri de geceye ayrı bir önem kazandırmaktadır. İslam Ansiklopedisi 5/475


 

Berat gecesine mahsus ibadetler var mıdır?

Hz. Peygamber’in şâban ayına ve özellikle bu ayın on beşinci gecesine ayrı bir önem vererek onu ihya ettiğine dair diğer rivayetleri göz önüne alan bazı âlimler bu geceyi namaz kılarak, Kur’an okuyarak ve dua ederek geçirmenin sevaba vesile olacağını, bu geceye mahsus olmak üzere belli bazı ibadet ve kutlama şekilleri ihdas edip âdet haline getirmenin ise dinde yeri bulunmadığını söylemişlerdir.

Aslında biz, zamanın bizzat kendi varlığından kaynaklanan bir değeri olmadığını bilmekteyiz. Allah Rasûlü'nün bu bağlamda haber verdiği özel zaman dilimlerini hikmet boyutu çerçeve-sinde değerlendirerek, insanlar için günahlarının affına vesile kılınmış ilahi lütuf zamanları olarak görmek yerinde olacaktır.

Allah (c.c.)’ın her gün ve gecesi, mukadder olduğu, bir gün ve gecenin diğerinden farklı yaratılışta olmadığı halde, bazı gün ve gecelerin diğerinden ayrılışının hikmet ve maslahatı da buradadır. Yeknesak bir hayat tarzı içinde devam eden gecelerde bir ayrılık, farklılık duyacak, kendini kontrol edip, hayatına çeki düzen verecektir ki, diğer gün ve gecelerde farklı bir zamanı, hikmetine uygun şekilde yaşamış olsun.

Eskiler geceyi, (ihya) diye isimlendirirlerdi. (İhya) kelimesinin manası diriltmek, canlandır-maktır. Demek ki böyle gecelerden istifade edemeyen, yeni bir fikir ve mana alamayanlar ge-ceyi ihya edememişler, belki de öldürmüşlerdir.

Gecenin ihyasının nasıl olacağını soranlar, iç alemlerine dalmalı, tefekkür etmeli, geçmişini bir bir hayalinde canlandırıp, mukayeseler yapmalıdır. Ömür çok kısa… Göz açıp kapanıncaya ka-dar geçmektedir. Hayat her an sona erebilmektedir. Geçen sene beraber olduğumuz, kendi-siyle muhabbet edip gülüp eğlendiğimiz nice insanlar aramızdan ayrıldı. Bizlerde bir gün sev-diklerimizden, bu dünyadan ayrılıp gideceğiz. Hiçbir insan dünya hayatında baki değildir. Ölümle bitecek olan bu kısa dünya hayatında yapmış olduğumuz şeyler ahiret yaşantımızı belirleyecektir. İşte bu gecelerin önemi ölüm akla geldikçe bir kat daha artmaktadır. Çünkü bu geceler fırsat gecesidir. Bu gecede tövbe ve istiğfarda bulunalım. Çünkü Rabbimizin bizlere müjdesi var. Bu müjdeden yararlanmak için günahlarımıza, isyanlarımıza ve hatalarımıza tövbe edelim, bağışlanma dileyelim. Çünkü Allah(c.c) tövbe edenin tövbesini kabul etmekte-dir. Nitekim Cenab-ı Hak ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَّصُوحًا عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُكَفِّرَ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعَى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

"Ey iman edenler! Allah (c.c)’a içtenlikle tövbe edin. Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülük-lerinizi örter, peygamberi (sas) ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah (c.c) sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. “Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter” derler." Tahrim, 66/8

Bu mübarek geceler bizlere bir şeyler kazandırmalı, yeni kararlar ve fikirlere sahip olmamıza vesile olmalı. Eğer geceye girişimizle çıkışımız bir olmuşsa, yani ondan evvelki halimizle, son-raki halimiz aynı ise geceyi hakkıyla ihya edememişizdir. Bu gecede nefsimizin ve hayatımızın muhasebesini yapalım. Her gün artan günah yükünden kurtulmak için Allah'ın bizlere bah-şettiği Berat gecesi lütfundan istifade edelim ve tövbe edelim. Uyanık bir kalple Allah'a dua ve niyazda bulunalım. Yüce Rabbim ramazan ayının müjdecisi Beraat kandilimizi mübarek ey-lesin. Günahlarımızın affına vesile eylesin. Habibinin şefaatine bizi nail eylesin. Sevdikleriyle ve sevdiklerimizle beraber nice mübarek geceleri, manen en üst seviyede yaşamayı bizlere na-sip eylesin.