02.09.2021

Makale: Cami ve Cemaatle Namaz Kılmanın Önemi

CAMİ VE CEMAATLE NAMAZ KILMANIN ÖNEMİ

Kur’an-ı Kerîm ve hadislerde Müslümanların ibadet mekânları "mescit" olarak isimlendirilmiştir. Mescitler, bizzat Resûlullah tarafından "Allah’ın evleri" olarak anılmış ve böylece her mescit "Allah’ın evi" kabul edilerek Müslüman hayatının merkezine yerleşmiştir.  Daha sonraları içinde cuma namazı kılınan ve hutbe okunan daha büyük mescitlere, cemaati bir araya toplayan manasında "el-mescidü"l-câmi" denilmiştir. Ülkemizde zamanla, bu tamlamanın "cami" kısmı tek başına kullanılarak yaygınlık kazanmış, "mescit" ismi ise müstakil olmayan, çok daha küçük ibadethanelere has kılınmıştır

Mekke döneminde ilk Müslümanlar için tam anlamıyla mescit vazifesi gören bina, "Dâru"l-erkam" adıyla meşhur olan Erkam b. Ebu"l-Erkam"ın eviydi. Hz. Peygamber Hicret esnasında Kuba’ da dinlenirken Kuba mescidini inşa etmiş yine Hicret yolunda Cuma namazını, Rânûnâ vadisinde daha önceden var olan bir mescitte kılmıştır. Medine’ye ulaştığında ise ilk iş mescid için bir yer bulmak ve Mescidi Nebevinin inşasına başlamak olmuştu. Allah Resulü (sav)mescitlerin, “Allah katında en makbul mekânlar”  olduğunu ifade etmiş ve mescidlerin inşası için ümmetini;  Her kim Allah için bir mescit bina ederse, Allah ona cennette bu mescidin benzeri (bir köşk) bina eder.”  Buyurarak teşvik etmiştir. (Müslim, Zühd, 44)

İslâm, sadece yığınlardan oluşan kuru bir kalabalık değil, bilinçli ve aynı hedefleri paylaşan inançlı insanların oluşturduğu nitelikli bir toplum kurmayı amaçlıyordu. Bu sebeple, imandan sonra belki de en önemli ibadet olan namaza, bu şuurun yerleşeceği ve gelişeceği bir unsur olarak “cemaatle kılınma” özelliği getirilmişti. Hz. Peygamber (sav) Mescid-i Nebevinin inşa edilmesinin ardından vefatına kadar ise bütün farz namazları cemaatle kıldırmış ve her fırsatta ashabına cemaate katılmayı tavsiye etmişti. Çünkü mescide gitmeyi alışkanlık hâline getirmek, namazı cemaatle kılmak ve mescitlerin bakımı ile uğraşmak İslâm’ın şiarlarından biriydi. Bu nedenle Hz. Peygamber; Bir kişinin sürekli mescide gittiğini görürseniz onun imanına şahit olun! Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder…"buyurmuştur. (Tevbe, 9/18; Tirmizî, Îmân, 8)

Resûlullah (s.a.v) cemaatle kılınan namazın faziletini: “Bir kimsenin cemaatle kıldığı namazın sevabı, evinde ve çarşı pazarda kıldığı namazdan yirmi beş kat daha fazladır. O kimse abdestini güzelce alıp, sonra sadece namaz kılmak maksadıyla mescide giderse attığı her adım sebebiyle bir derece yükseltilir, bir hatası da silinir. Namazını kıldıktan sonra abdestini bozmadan namaz kıldığı yerde kaldığı müddetçe, melekler ona: Allahım! Ona rahmetinle muamele et, ona acı! diyerek dua etmeye devam ederler. O kimse namazı beklediği sürece namazda imiş gibidir. ”(Buhârî, Ezân 30) hadisi ile vurgularken; cemaatle namaz kılmayı hayat tarzı haline getirmiş, müminleri kalbi mescitlere bağlı kişi olarak onurlandırmış ve Allah’ın gölgesi (himayesi) dışında hiçbir gölgenin (himayenin) olmadığı günde Allah onları gölgelendirecektir (himaye edecektir) diyerek müjdelemiştir: (  Buhârî, Ezân, 36.).

Bu rahmet kaynağından kadınların ve çocukların da mahrum bırakılmamasını Allah’ın kadın kullarının Allah’ın mescitlerine gelmelerine engel olmayın. (Ebû Dâvûd, Salât, 52) sözleri ile ifade etmiştir.

Hz. Peygamber, safları düzgün tutmanın, namazı güzelleştiren hatta onu tamamlayan bir unsur olduğunu ifade etmiş ve saf düzeni konusunda hassas olmuştur. Ebû Mes’ud’un anlattığına göre: Resûlullah (sav) namazda sahabenin omuzlarına dokunur ve: "Düzgün durun, karışık durmayın ki kalpleriniz de karmakarışık olmasın!”(Müslim, Salât, 122)derdi. Safların düzgün tutulması, Müslümanları hem şeklen hem de ruhen birlikte tutma amacına matuftur. Nitekim hiçbir sınıf, makam ve mevki farkı gözetilmeksizin omuz omuza dizilerek oluşturulan bu düzen, toplumun birlik ve dirliğinin en güzel yansımasıdır.

Resûlullah, mescitte bulunduğu sürece müminin vakar ve sükûnetle hareket etmesini gerekli görmüş, bu sükûneti bozacak her türlü söz ve davranıştan ümmetini men etmiştir. Cenabı Hakk; mescitte ve mescit dışında mümince durabilmeyi, mümince yaşayıp zatına mümin olarak kavuşmayı bizlere nasip eylesin.

Yusuf AYDOĞAN(Cezaevi Vaizi)