07.11.2024

Varlığın İlahi Mayası Merhamet (Makale)

VARLIĞIN İLAHİ MAYASI: MERHAMET

Merhamet sadece acımak değil aynı zamanda da acıtmamaktır. Merhamet vicdanın sesidir. Merhamet acizlik demek değildir. Allah’ın mahlûkatına merhamet edelim ki, ilahi rahmete layık olalım. Demişler ki malı, mülkü değil; kaşı, gözü değil; hırkası, heybesi değil; merhametidir bir insanı güzelleştiren. İnsan olabilmenin yolu; yaratılmış her şeye sevgi ve merhamet duyabilmektir.

Merhamet, bir yetimin, bir öksüzün başını şefkatle okşamaktır. Yolda kalmışa, dara düşene yardımcı olmaktır. Aç ve açıkta olan bir yoksulla lokmamızı paylaşmaktır. Merhamet, kâinattaki dengeyi bozmamaktır. Kıyametin kopacağı bilinse dahi bir fidanı toprakla buluşturmaktır. Şu kış gününde aç ve susuz kalan hayvanlara bir kap yiyecek, bir tas su vermektir. Nihayetinde merhamet, bütün canlılar için dünyayı güvenilir bir yer kılmaktır.

Kâinata baktığımız zaman her yerde Rabbimizin Rahman ve Rahim oluşunu yani şefkat ve merhamet sıfatlarının tezahürünü çok net görebiliyoruz. Mahlûkatın yaratılması, üzerimizde sahip olduğumuz maddi ve manevi nimetler, sevgi, merhamet, fedakârlık, şefkat, hoşgörü gibi duygularda rahmet cilveleri vardır. Hatta cennet ve cehennemin var olması, ölüm ve musibetlerde bile tefekkür eden bir mümin için rahmetin tecellileri vardır. Yağan yağmurda, esen rüzgârda, gönderilen dinde, şeriatta ve peygamberlerde hâsılı her yerde rahmetin parıltılarını görüyoruz.

Unutmayalım ki hepimiz imtihan dünyasındayız. Rabbimiz bu dünyada hepimizi sınıyor. Şunu da hatırımızdan çıkarmayalım ki bütün varlığın mayasını merhametle yoğuran, merhameti kendi zatına prensip edinen ve rahmeti gazabını geçmiş bir Rabbimiz var. Bizler için rehber olan, her yönünü rol almamız ile emrolunduğumuz âlemlere rahmet, ümmetine düşkün ve müminlere de şefkat sahibi bir Peygamberimiz var.

Peygamberimiz’ in (s.a.v) Hilfü’l-Fudûl’a (Erdemliler Topluluğunun Yaptığı Sözleşme) katılması, Hz. Hatice'nin (r.a) ilk vahiyde Peygamberimiz’i (s.a.v) teselli ederken: “Hayır, Allah'a yemin ederim ki, Allah seni asla utandırmaz. Çünkü sen akrabana bakarsın, işini görmekten aciz olanların yüklerini çekersin, yoksula verir, hiçbir şeyi olmayana bağışta bulunursun, misafiri ağırlarsın, bir felakete uğrayana yardım edersin.” (Buharî, Bedul-vahy, 1.) diyerek merhametine dair örnekler vermesi, esirlere iyi muamele edilmesini istemesi, kendisine ve ashabına karşı savaş açan, maddi manevi zarar veren düşmanlarından intikam alabileceği ve bunu yapması durumunda haklı olduğundan kimse tarafından da kınanmayacağı halde merhamet edip şefkat etmesi, affetmesi, ailesine, eşlerine, hem kendi çocuklarına hem de diğer çocuklarına, hizmetlilerine, ashabına iyi davranması, hayvanlara iyi davranıp, onların da hakları noktasında ashabını uyarması bir merhamet örneğidir. İman ve İslam davasında bu hizmeti, bu vazifeyi icra ederken tüm ümmetiyle alakadar olduğundan iman etmeyen, dalâlet karanlığında boğulan kimselerin adına dahi üzülüp onların yerine endişelenmesi Efendimizin (s.a.v) Rahmet Peygamberi oluşunun en bariz göstergesidir.

İnsan yaşadığı dünyanın bir parçasıdır. İnsan, üzerinde yaşadığı toprağa, nefes aldığı havaya ve hayat kaynağı suya muhtaçtır. Rabbimizin insanoğlu ve diğer canlıların istifade etmesi için vermiş olduğu dünya nimetlerine merhamet nazarıyla bakmalı, emanet bilinciyle sahip çıkmalıdır. İhtiyacından fazlasını tüketmek suretiyle israftan; bilinçsiz ve sorumsuz davranarak kul hakkından sakınılmalıdır. Sokaklar, parklar, ortak kullanım alanları temiz tutulmalıdır.

Dünyanın birçok yerinde başta Filistin, Gazze ve Doğu Türkistan olmak üzere sayısız masum insan, merhametsizliğin kıskacında kıvranmakta, zulme, katliama ve şiddete maruz kalmaktadır. Bu vicdansızlık, insafsızlık ve merhametsizlikten sadece insanlar değil, diğer bütün canlılar ve geleceğimiz de zarar görmektedir.

Bu yüzden gelecek nesillerin çok iyi yetişmesi sadece maddi eğitim değil manevi eğitimlerinin verilmesi ve merhamet temelli bir eğitim verilmesi gereklidir. Mükemmel değil, merhametli çocuklar yetiştirelim. Karıncayı dahi ezmeyen, ağaç dallarını kırmayan, çiçekleri ezip geçmeyen, sevgiyi hissetmeyi ve hissettirmeyi bilen çocuklar yetiştirelim. Merhametli çocuklar büyütelim. Kedilerin kuyruğunu çekmeyen, karınca yuvalarına basmayan, salyangozları ezmeyen çocuklar, köpekleri taşlamayan, “ağlayan arkadaşına sarılıp neyin var?” diye soran, düşen arkadaşını kaldıran çocuklar yetiştirelim. Rehberi Kur’an, yolu sünnet, sadece Allah’ın rızasını gözeten, iyiliklerinde gösteriş, çıkar, menfaat bulundurmayan nesiller yetiştirelim. Hoşgörülü, duygudaşlık yapabilecek, nezaket, erdemlilik, hayâ gibi hasletlerle tezyin olacak bir nesil inşa edelim. En önemlisi ise işlediği kötülük ve günahlarından yüzleri kızaracak, bir daha işlememek üzere tövbe edebilecek, iğneyi önce kendisine batıracak bireyler meydana getirelim.

Muhammed Usame OKKALI

Orta İlçe Vaizi