Kurban Allah’a Yakınlaştırır
Kurban ibadeti, dinimiz İslam’ın (şi’ar/şe’âir) sembollerinden biridir. Hz. Âdem (a.s) ve oğulları Habil-Kabil, Hz. İbrahim (a.s) ve oğlu Hz. İsmail (a.s) örnekliğinde kurban, Rabbimiz karşısında, sorgusuz-sualsiz bir itaat ve teslimiyet; sahip olduklarımızın en iyisini hatta kendimizi Rabbe takdim, amel, takva ve samimiyetle O’na yönelme ibadetidir. Bir tür şükür nişanesidir. Toplumsal ve bireysel faydaları ağır basmakla beraber taabbudî bir ibadettir. Yani Allah nasıl emretmişse öncelikle sırf O’nun rızasını kazanmak için yapılması gereken bir kulluktur.
Maide Suresi 27. ayette geçen şekliyle kurban; sözlükte “yaklaşmak, yakın olmak. Allah'a yakınlık sağlamak ve onun hoşnutluğunu kazanmak için sunulan şey” anlamlarına gelmektedir. Bir fıkıh terimi olarak dar ve özel anlamıyla kullanılan kurban; “Allah’a yaklaşmak (kurbet/ibadet) niyetiyle belli bir hayvanı, belirli bir vakitte, sebep ve şartlarının bulunması durumunda belli bir usulle boğazlamaktır.” diye tarif edilmiştir. Tanımda geçen "belirli vakitten maksat, kurban bayramın ilk üç günüdür. Dinî metinlerde eyyâmu’n-nahr yani kesim günleri olarak isimlendirilen bu zaman dilimi, on iki kamerî ayın sonuncusu olan Zilhicce'nin 10, 11 ve 12. günleridir. Belirli özelliklerden maksat yaş, cins gibi özelliklerdir. Belirli usulden maksat, kesim şeklidir.
Kurban, insanlık tarihi kadar eskidir. İçerik ve şekli şartları yönüyle tarih boyunca bütün dinlerde ya doğrudan ya da dolaylı olarak vardır. Bir ibadet olarak hemen hemen bütün ilahi dinlerde kurban kesmek, insanı Allah’a manen yaklaştıran bir ibadet sayılmıştır. Bizzat Kur’an-ı Kerim’de bu ibadetin bütün ümmetlere meşru kılındığı bildirilmiştir. "Biz her ümmet için kurban kesmeyi meşru kıldık ki, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine O'nun adını ansınlar. İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır. Öyleyse yalnızca O'na teslim olun. (Ey Muhammed!) O alçak gönüllüleri müjdele." (Hacc, 22/34) ayeti ilahi dinlerin hepsinde kurban hükmünün varlığına işarettir. Adem (a.s.)’ın iki oğlunun takdim ettikleri kurban ile Hz. İbrahim (a.s.) ve oğlu Hz. İsmail’in (a.s.) teslimiyetleri bizim için en güzel örnekliktir. Kurban ibadeti Hz. İbrahim ile başlayan sünnet olup, Peygamber Efendimiz (s.a.s.) tarafından tanzim edilip, ibadet şeklini almıştır. Hicretin ikinci yılında kurban meşru kılındıktan sonra Resülullah (s.a.s) her yıl ehl-i beyti ve ashabıyla beraber kurban kesmişlerdir. Meşru kılındığı seneden bugüne kadar İslam’ın şe’âirinden, (sembollerinden) olan kurbanı mükellef olan Müslümanlar kesmeye devam etmiştir.
Kurban kesmek yerine parasını ihtiyaç sahiplerine sadaka olarak versek olur mu diye sorulduğunda, Kurban kesmek kan akıtma ile yapılan bir ibadettir deriz. Bu iki ibadetin birbirinin alternatifi olarak sunulması doğru değildir. Bu sebeple kesme olmadan hayvanı, sadaka olarak bir kişiye vermek kurban yerine geçmez (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 6/320). Aynı şekilde kurban bedelini de yoksullara ya da yardım kuruluşlarına vermek suretiyle, kurban ibadeti ifa edilmiş olmaz.
İslam dininde kurban ibadeti, derin manevi temellere dayanan çok yönlü bir ibadettir. Bireysel olarak Allah'a teslimiyeti, kulluk bilincini ve şükran duygusunu ifade ederken, toplumsal olarak da yardımlaşma, dayanışma ve merhamet gibi değerleri pekiştirir. Kurban, iman edenlerin inançlarını yaşamalarına, ahlaki erdemlerini geliştirmelerine ve toplumsal sorumluluklarını yerine getirmelerine önemli bir katkı sağlar. Hz. Aişe (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in hanımlarından birinin evinde bir koyun kesilmişti. Resulüllah (s.a.s) “Koyundan ne kadarı kaldı?” diye sordu. Hz. Aişe’de “Sadece kürek kemiği bölgesi kaldı. Gerisini dağıttık.” deyince; Resulüllah (s.a.s.): “Küreğinden başka hepsi bize (sevap) olarak kaldı.” buyurdu. (Tirmizi, Kıyame, 33)
Verdiklerimiz, ikram ettiklerimiz, paylaştıklarımız bizim olarak ebedi kalacaktır. İhtiyaç sahiplerini gözettiğimiz zaman biz de gözetiliriz. İkram ettiğimizde bize de ikram olunur: Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), “Siz ancak zayıflarınız sebebiyle yardım ediliyor ve rızık veriliyorsunuz değil mi!” (Buhari, Cihad, 76) buyurmuş, toplumdaki ihtiyaç sahiplerini gözetmenin ilahî inayet ve yardıma vesile olacağını haber vermiştir.
Kurban ibadeti, sadece bir hayvanın kesilmesi eylemi değil, müminin Allah'a olan bağlılığını, teslimiyetini, fedakârlığını ve şükrünü ifade eden derin anlamlı bir ibadettir. Hac Suresi'ndeki açık ifadeyle, Rabbimiz bu gerçeği “Onların ne etleri ne kanları Allah’a ulaşacaktır. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşacaktır…” (Hacc, 22/37) şeklinde beyan etmiştir. Allah'a ulaşan kurbanın eti ve kanı değil, müminin kalbindeki takvadır. Kurban, İslâm’da sadece Allah adına ve O’nun adıyla O’na gönderilen bir tevhid sembolüdür. Kurban, Yüce Yaratıcıya yakınlaşmaktır; yani Allah’a en yakın olma zamanlarımızdır. Kurban, takvaya erişme arzusu içinde Yüce Rabbimize yaklaşanlar arasına girebilme gayretidir. Kurban, takvaya; takva da Allah’a ulaştırır. Kurban kesmek, bu takva bilincini artırmaya, Allah'ın emirlerine itaat etmeye ve O'nun rızasını kazanmaya vesile olur. Hadis-i şerifler de bu ibadetin Allah katındaki büyük değerini ve sevabını müjdeleyerek, müminleri bu önemli ibadeti ihlasla yapmaya teşvik eder. Kurban, müminin Rabbi ile arasındaki bağı güçlendiren, O'na yakınlaşmasına imkân tanıyan müstesna bir ibadettir.
Hazırlayan:
Durali GÜL
ADRB Vaizi