DÜNYA VE AHİRET DENGESİ
Cenabı Hak insanın dünyaya geliş maksadını şöyle bildirmektedir: “Biz, kimlerin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi oranın süsü yaptık.” (Kehf, 18/7) Allah Teâlâ, kimlerin daha iyi davranışlarda bulunacağını imtihan etmek için bunca güzel nimetleri; malı, mülkü, evlât ve serveti, dünyanın bir süsü olarak yaratıp çekici kılmıştır. Bunun yanında insanları da irade sahibi, iyi ve kötüyü birbirinden ayırt edip ve yaptıklarından sorumlu olacak özellikte yaratmıştır. Allah Teâlâ, dünyanın bu nimetlerinin geçici olduğunu, yeryüzündeki güzellikleri bir gün çerçöp haline getirip yok edeceğini bildirmekte ve dünya nimetlerine bağlanmanın doğru olmadığına dikkat çekerek insanları uyarmaktadır. (Kur'an Yolu Tefsiri, 3/536-537)
Dünya kelimesi, “yakın olmak” mânasına gelen dünüv kökünden türemiş “en yakın” anlamındaki ednâ kelimesinden gelmektedir. Kur’an’da âhiret ve âhiret hayatının karşılığı olmak üzere çok defa, “yakın hayat” anlamındaki el-hayâtü’d-dünyâ şekliyle isim olarak kullanılmıştır. Bu yakın hayatın ardından gelecek olan hayata, “sonraki hayat” anlamında âhiret adı verilmiştir. (Süleyman Uludağ, Dünya, DİA, 10/22-25)
Kur’an’ın sıkça hatırlattığı hususlardan bir tanesi dünyanın geçici ve aldatıcı olduğudur. Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey insanlar! Allah’ın verdiği söz gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın, o aldatma ustası da Allah hakkında sizi kandırmasın.” (Fatır, 35/5) Kur’an’ın birçok ayetinde belirtildiği üzere insanın yaratılış amacından tamamen kopuk bir dünya hayatı anlamını, özünü yitirmiş, sadece biçimde kalmıştır.
“Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri) bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; âhiret yurduna gelince işte asıl hayat odur; keşke bunu bilselerdi!” (Ankebut, 29/64) İnsan için önemli olan, ahiret yurdundaki asıl hayatı kurtarmasıdır.
İnsan dünyanın geçici güzelliğine kapılıp, ahiretini ihmal etmemelidir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Vallahi, âhiretin yanında dünya(nın konumu), ancak birinizin şu (işaret) parmağını denize daldırması gibidir; (parmağının) ne (kadar su) ile döneceğine bir baksın!” (Müslim, Cennet, 55)
Abdullah b. Mesûd (r.a.) anlatıyor, Resûlullah (s.a.s.) bir hasır üzerinde yatıp uyumuştu. Uykudan uyandığında, hasır vücudunun yan tarafında iz bırakmıştı. Biz:
–Yâ Resûlallah! Sizin için bir döşek edinsek, dedik. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (s.a.s.) :
“Benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan kalkıp giden binitli bir yolcu gibiyim.” (Tirmizi, Zühd, 44) buyurdu. Başka sefer Allar Resulü (s.a.s.) Abdullah b. Ömer’in (r.a.) iki omuzunu tuttu şöyle buyurdu: “Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol.” (Buhârî, Rikak 3) Garib, gurbette olan, memleketinden uzakta olan kimsedir. İnsan ahirete nispetle dünyada gurbette olan kimse gibidir. Asıl yurdu ise ahirettir.
Hz. Mevlânâ, insanın dünya malı ile olması gereken ilişkisini deniz ve gemi benzetmesiyle anlatır. Su geminin altında olunca onun hareket etmesine yardım eder, ancak gemin içine girince gemiyi batırır. Dünya malı da böyledir. Dünya malı onun bu dünyadaki yaşamı için bir araçtır, amaç değildir. Mal sevgisi insanın gönlüne girmemelidir. Şayet girerse suyun geminin içine girip batırdığı gibi batırır. Büyüklerin dediği gibi "Dünya elimizde olmalı ama gönlümüze girmemelidir."
Dünya hayatı, insanın ahiret yolculuğunun önemli duraklarından bir tanesidir. Ancak âhiret hayatı insanın buradaki yaşantısına göre şekilleneceği için, dünya hayatı ihmale gelmeyecek kadar önemlidir. İnsan ahiretini dünyada kazanır. İnsan dünyada ektiği tohumun ürününü ahirette hasat edecektir. Bir çeşit dünya ahiretin tarlasıdır. İnsan, dünya hayatında kendisi için ne gibi bir hayır işlerse, âhirette Allah katında onun karşılığını bulacaktır. “Kendiniz için önceden ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; işte bu daha iyidir ve mükâfatı daha büyüktür.” (Müzzemmil, 73/20)
Allah Resulü’nün (s.a.s) öğretisinde dünya ve âhiret, birbirinin devamı olan ve birlikte kazanılan hayatlardır. İnsanlardan beklenen, hayata gözlerini açtıkları dünya ile hayata gözlerini yumduktan sonraki âhiret arasında bir denge kurmalarıdır. Rabbimiz bunu ne güzel buyuruyor: “Allah’ın sana verdiğinden âhiret yurdunu kazanmaya bak ve dünyadan nasibini unutma!” (Kasas, 28/77)
Rabbimiz bizleri dünya hayatını ölçü ve denge içinde yaşayabilen, ahiretini kazanan kullarından eylesin.
Hüseyin YAZICI
İl Vaizi