Söz Ahlakı
Söz, Yüce Rabbimizin kelam sıfatının bir yansımasıdır. Âlem, O’nun “Ol” sözüyle var olmuştur. Âdem (a.s.), O’nun bir sözüyle yaratılmış ve insan, dünya serüvenine sözle başlamıştır. Rabbimiz, kelâm sıfatının bir tezahürü olarak insanlara vahiy göndermiştir. Kur’an-ı Kerim okunan bir söz olarak Efendimiz’e (s.a.v) vahyedilmiştir. İnsanoğlu, zihin ve gönül dünyasındakileri hep sözle ifade etmiştir. Dil, aklın da kalbin de tercümanı olmuştur.
Hz. Âdem’e (a.s.) isimleri öğreten de, insana beyanı anlama ve anlatmayı öğreten de, dil ve iki dudak verip dili otuz iki dişin ardına saklayan da Rabbimizdir. İnsana yolunu gösteren Allah Teâlâ kendi sözünü bütün sözlerin üzerinde kılmış sözlerin en güzeli olarak Kur’an’ı indirdiğini bildirmiştir. “Allah, kendi içinde uyumlu, gerçekleri tekrar tekrar dile getiren bir kitap olarak sözlerin en güzelini indirdi. Rablerinden korkanların onun etkisiyle tüyleri ürperir.” (Zümer, 39/23) Aynı çerçevede Allah'ın Resûlü (s.a.v), “Sözün en güzeli Allah'ın kelâmı, en güzel yol da Muhammed'in yoludur.” buyurmuştur. (Nesâî, Sehv, 65)
İslam, güzel sözlerin insanın manevi değerini artırdığını ve Allah katında bir karşılığı olduğunu öğretir. Kur’an-ı Kerim’de, güzel sözler sağlam köklere sahip, dalları göğe uzanan bir ağaca benzetilir. (İbrahim, 14/24) Bu benzetme, sözlerin insanların hayatında derin etkiler bıraktığını ve bireyler arasında kalıcı bir bağ kurabileceğini göstermektedir. Buna karşın başta şirk olmak üzere her türlü kötü söz ise yerden koparılmış, ayakta durma imkânı olmayan köksüz bir ağaca benzetilir. “Kötü bir sözün misali, gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan (kötü) bir ağaca benzer. Allah Teâlâ sağlam sözle iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sapasağlam tutar. Zalimleri ise saptırır. Allah dilediğini yapar.” (İbrâhîm, 14/26-27)
O hâlde en güzel söz ve en sağlam söz olan Kur’an-ı Kerimi kendimize rehber edinerek gösterdiği yol olan sırat-ı müstakimde kendilerine nimet verilen nebilerin, sıddıkların, şehitlerin ve salihlerin yolundan gitmeliyiz. Kur’an-ı Kerimde bize söylenen o güzel sözlere kulak verip Peygamberimizi (s.a.v) dinlemeliyiz. İşte teslim olunması gereken sözler;
“Dinleyip de sözün en güzeline uyan kullarımı müjdele. İşte Allah'ın doğru yola ilettiği kimseler onlardır. Gerçek akıl sahipleri de onlardır.”(Zümer, 17-18)
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Resülü’ne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.” (Ahzab, 33/70)
“Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve ‘Kuşkusuz ben Müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kimdir?” (Fussilet, 41/33)
“Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.” (Nahl, 16/125)
“Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların emniyette olduğu kimsedir.”(Buharî, İman, 4)
“Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse ya hayır söylesin ya da sussun.” (Buhârî, Rikâk, 23)
Sözde öncelikle doğruluğun, sadakatin bulunması gerekir. Söz, hak ve hakikate tercüman olmalıdır. Yalanla, iftirayla zihinler, gönüller, diller kirletilmemelidir. Doğru olmayan sözlerle fesat ve huzursuzluğa sebebiyet verilmemelidir. Emanet olan ömür sermayesi ve hızla akıp giden zaman, faydasız, beyhude sözlerle israf edilmemelidir.
Hucurat suresi söz ahlakını yaşamak için okunması gereken bir suredir. Toplumsal insanî değerleri, sesi ve sözü kullanmanın ahlâkî ilkelerini öğreten ilâhî kelâm, en güzel Muhammedî terbiyeyi sunmuş ve inananlara;
—Allah ve Resûlü'nün (s.a.v) koyduğu sınırlara riayet etmelerini,
—Seslerini Nebî'nin sesinden daha fazla yükseltmemelerini,
—Ona karşı yüksek sesle konuşmamalarını,
—Hz. Peygamber'in (s.a.v) aile efradına ait odaların arkasından ona adıyla hitap ederek bağıranların, akıllarını kullanmayan kimseler olduklarını,
—Fâsığın sözünü iyi tetkik etmelerini,
—Hiçbir topluluğun, bir başka toplulukla alay etmemesini,
—Keza hanımların da birbirleriyle alay etmemelerini,
—İnsanların birbirlerine lakap takmamalarını,
—Kalplerini temiz tuttukları gibi, dillerini de gıybetten korumaları gerektiğini hatırlatmıştır. (Hucurât, 49/1-12) Bize düşen bu ahlaka sarılmaktır.
Günümüzün hızlı ve stresli yaşamında, insanlar çoğu zaman konuşurken kelimelerin etkisini düşünmeden hareket ediyor. Ancak unutulmamalıdır ki, her söz, bir etki bırakır ve bu etki uzun vadede toplumda yankı bulur. Birbirimize karşı daha nazik ve saygılı bir dil kullanmak, toplumun genel atmosferini olumlu yönde değiştirebilir.
Halk şairimiz Yunus Emre sözün önemini veciz bir dörtlükle şöyle ifade etmiştir.
Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı,
Söz ola ağulu aşı
Bal ile yağ ede bir söz.
Atalarımız da “Dilin kemiği yoktur ama bir vuruşta öldürdüğü insan çoktur.” “İnsan dilinin altında gizlidir”. “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” sözleriyle bizlere ışık tutmuşlardır. Sözün tesirli olabilmesinin sırrını ise Sâdî Şîrâzî vermiştir: “Söz kalpten çıkarsa kalbe ulaşır, dilden çıkarsa kulağı geçemez. (gönle inemez)”
Sözlerin gücünü ve etkisini doğru kullanmak, hem bireysel hem de toplumsal ilişkilerde huzurun anahtarıdır. İslam’ın öğrettiği gibi, doğruyu ve güzeli söylemek, başkalarına saygı göstermek, hepimizin üzerine düşen bir görevdir. Nezaketle söylenen her söz, toplumu daha huzurlu, daha dayanışma içinde bir hale getirecektir.
Rabbimiz, dillerimize hakkı söyletsin, güzel olanı konuşmayı, güzel konuşmayı ve razı olacağı sözler söylemeyi nasip etsin. Dilimizden dolayı mahşer günü mahcup olmaktan bizleri muhafaza eylesin. Amin!
Durali GÜL
ADRB Vaizi