Veda Hutbesi Bağlamında İnsan Hakları
İnsan hakları terim olarak; diline, dinine, ırkına, cinsiyetine, milliyetine, sosyal statüsüne ve rengine bakılmaksızın insana insan olduğu için tanınan hakların geneline şamil olan haklara denilmektedir. İslam dünyasında ise, İnsan hakları kavramı, ferdin insan olarak yaratılmış olmaktan doğan asli hakları olarak kabul edilmektedir. (Aslan GÜNDÜZ, İnsan Hakları, TDV. İslam Ansiklopedisi, 22/323-327) Bu haklar insanın yaşadığı coğrafya ve fiziki gücüne göre kazanılmamaktadır aksine şahsın doğuştan kazanmış olduğu haklardır.
Günümüzde ifade edilen “insan hakları” kavramı batı kökenlidir. Kaynağını XVI. yüzyılda batıda doğup gelişen ve 10 Aralık 1948’de Paris’te B.M. Genel Kurulunda ilan edilen, 1950 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi adı altında imzalanan tabii hukuk düşüncesinden alır. (a.g.e. 324) Bu haliyle insan hakları fertlerin elde ettikleri kazanımları ifade eder.
İslam dünyasında ise bu haklar kişiler tarafından kazanılmış haklardan ziyade Yaratanın kullarına tanıdığı haklardır. Bu sebeple İslam dünyasında bu hakların kazanılması için batıda gösterilen mücadeleler olmamıştır. Zaten bizler için Efendimizin (s.a.s) Veda Hutbesi, bu konu ile alakalı en muazzam örneği temsil etmekte, bugünkü insan hakları evrensel beyannamesine model olmaktadır. Çünkü Veda Hutbesi, sadece bir hutbe değil, insanlığın onur bildirisidir.
Peygamberimiz (s.a.s), hayatı boyunca bir defa hac yapmıştır. Veda haccı olarak isimlendirilen bu hac esnasında Arafat, Mina ve Akabe gibi değişik yerlerde hutbeler okumuştur. Bu üç ayrı yer ve zamanda yapılan konuşmalar, tek bir hutbe olarak bir araya getirilmiştir. Veda hutbesinde bundan sonra bir daha haccedemeyebileceğini söylemiş vefatının yaklaştığını ima etmiştir. Sonraki gelen günler, onun bu sözlerini doğruladığı için bu hacca “Veda Haccı” ve insanlık için önemli evrensel ilkeler sunduğu, peygamberlik görevinin son döneminde irad ettiği için bu hutbelere “Veda Hutbesi” denilmiştir. (Tecrid- i Sarih, D.İ.B. X, 396)
Veda hutbesi, sadece Müslümanlara yönelik sıradan bir hutbe değildir. Bu hutbe, bütün insanlığa yönelik olup evrensel mesajlar taşımaktadır. Nitekim hutbede yer yer geçmekte olan “Ey insanlar!” ifadesi mesajların bütün insanları ilgilendirdiğini göstermektedir. Bu yönü ile Veda Hutbesi, âdeta “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” hükmü taşımaktadır. Allah Rasûlü’nün (s.a.s) 1400 küsur yıl önce beyan ettiği bu değerlere Batı Dünyası ancak 1948 yılında yayımlanan “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” ile ulaşabilmiştir. Hutbede dile getirilen konular dikkatlice tahlil edildiğinde muhataplara sunulan ilkelerin evrensel olduğu görülmektedir. 14 asır geçmesine rağmen hutbedeki ilkeler günümüz insanını da ilgilendirmektedir. Kıyamete kadar gelecek bütün insanlara yönelik olup cihanşümuldür. İşte Veda Hutbesinin evrensel ilkeler içermesinin manası budur.
Veda Hutbesinden bir bölümün sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Ey insanlar! Biliniz ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Bütün insanlar Âdem’den gelmiş, Âdem de topraktan yaratılmıştır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın da beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük ancak takva iledir.”
“Ey insanlar! Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise; canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden, saldırıdan korunmuştur.”
“Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Câhiliye devrindeki her türlü faiz kaldırılmıştır, ayağımın altındadır.”
“Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Dikkat edin! Sizin kadınlar üzerinde hakkınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır.”
“Sözümü iyi dinleyin ve belleyin. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Rabbiniz olan Allah’tan sakının, O’na kulluk edin, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan ayında oruç tutun, hac ibadetini yerine getirin, mallarınızın zekâtını gönül hoşluğuyla verin.”
“Ey müminler! Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız takdirde bir daha asla yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlar Allah’ın kitabı Kur’an’la Peygamberinin sünnetidir”
“Ey insanlar! Yarın beni sizden soracaklar. O zaman ne diyeceksiniz?” deyince; ashab: “Allah’ın risâletini tebliğ ettin, görevini yaptın, bize nasihatte bulundun diye şahitlik ederiz” dediler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s) şehâdet parmağını semaya doğru kaldırdı, sonra da insanlara doğru çevirip indirerek, “Şahit ol yâ Rab, şahit ol yâ Rab, şahit ol yâ Rab!” dedi. (Müsned, VII, 307, 330, 376; Buhârî, Ḥac, 132, Meġāzî, 78)
İslam’ın temel öğretisi, insanın Allah katında değerli bir varlık olduğu; bu nedenle zulüm, ayrımcılık, haksızlık ve üstünlük taslamanın tümünün yasaklandığıdır. Veda Hutbesi de bu öğretinin tarihi ve ahlâkî bir bildirisi niteliğindedir. İnsanlığın ubudiyyet ve güzel ahlâktan yeterince nâsiplenmemiş olması, Veda Hutbesi’nin önemini günümüzde bir kat daha arttırmış bulunmaktadır.
Rabbim bizleri Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.s) kıymetini bilenlerden eylesin.
Durali GÜL (ADRB Vaizi)