08.07.2021

BİRLİK, BERABERLİK VE KARDEŞLİK RUHU

Durali GÜL

Cezaevi Vaizi

Yüce Rabbimiz insanoğlunu mükerrem bir varlık olarak bedensel, zihinsel, toplumsal ve manevi özelliklerle donatılmış olarak yaratmıştır. İnsanlar, sosyal bir varlık olması hasebiyle birlikte yaşama, birlikte hareket etme ihtiyacı duyarlar.

İnsanca yaşamanın, huzura kavuşmanın tek yolu birlik ve beraberliktir. Tarih, insanoğluna çok açık bir şekilde bu gerçeği öğretmiştir: Birlik ve beraberlik içinde yaşayan toplumlar, hep güçlü olmuşlardır. Yeryüzüne adâlet dağıtmışlar, zengin kültür ve medeniyetler meydana getirmişlerdir. Buna karşılık; birlik rûhunu tesis edemeyen toplumlar ise, iz ve adres bırakamadan kısa zamanda tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir.

Müslüman toplumlar özelinde düşünecek olursak İslâm tarihi boyunca Müslümanlar her ne zaman tevhit ve vahdeti aynı düzeyde içselleştirip sahiplenmişlerse birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmişlerse başarılı olmuş, ilerlemiş, kalkınmış, olağanüstü medeniyetler inşa etmiş ve dünya milletlerine öncülük ve önderlik etmişlerdir. Ayrılığa düşüp birbirleriyle mücadele ettiklerinde zayıflamışlar kuvvetleri gitmiştir.

Tevhid ve vahdet, İslâm ümmetini birleştirici, bütünleştirici ve toplumsal dayanışmayı sağlayıcı en önemli iki kavramdır. Tevhid, hayatın merkezine Allah’ı koymak demektir ve İslâmî öğretinin aslını ve esasını oluşturur. İslâmî literatürde bölünüp parçalanmadan Allah’ın ipine sımsıkı yapışmayı ifade eden vahdet ise sosyal planda Müslümanların birlikteliğini ifade eder. Vahdet, Müslümanların ortak noktalarda uzlaşmalarını, asgari müştereklerde birleşmelerini, hayatî konularda aynı tavır ve stratejiyi sahiplenmelerini gerektirir.

Yüce Rabbimiz Kuranı Kerimde; "Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır” (Al-i İmran, 3/105). “Allah ve resulüne itaat edin, birbirinize düşmeyin, sonra zayıflarsınız ve zaferi elden kaçırırsınız. Sabredin, kuşkusuz Allah sabredenleri sever”  (Enfal, 56). “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın, parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetlerini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmiş ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz, bir çukurun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız” (Al-i İmran 103) buyurulur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) de “Mü’minin mü’mine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir.” buyurmuş ve bunu açıklamak için iki elinin parmaklarını birbiri arasına geçirerek kenetlemiştir (Buhari, Salat, 88). Başka bir hadisi şerifte Efendimiz: “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar” (Buhârî, Edeb, 27) buyurarak bu hadisi şeriflerde toplumu bir binaya ve insan vücûduna benzetmiş, birlik ve beraberliği övmüş, teşvik etmiş ve emretmiştir.

 Kardeşlik ise Arapçada uhuvvet, kavramı ile ifade edilen bir terim olup  aynı ana babadan dünyaya gelenler arasındaki kan bağını belirtir. Bunun yanında aynı inanç ve değerleri paylaşma gibi ortaklık ve benzerlikleri bulunan kişi ya da gruplar arasındaki birlik ve dayanışma ruhunu da ifade etmektedir (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “eḫ” md.).

İslam kardeşliği sonradan icat değildir. İlk insandan beri varolan ve peygamberlerin birbirini destekleyerek bir bayrak yarışı misali bir sonraki nesle taşıdıkları bir görevdir. Peygamberimiz bunu daha da ileriye götürerek Mekke döneminde Darul erkamda Erkam bin Erkamın evinde, devamında Medine-i Münevvereye hicretinden sonra hicret eden muhacirler ile onlara yardım eden Medineli ensar arasında dünyada bir eşine rastlanmayan ensar- muhacir kardeşliğini oluşturmuştur.

Sonuç olarak ilk vahiy ile başlayıp Mekke döneminde Darül Erkam’da temelleri atılan Medine'ye hicretten sonra ensar ve muhacir kardeşliği ile olgunlaşan Medine sözleşmesi ile ilk anayasası oluşan İslam kardeşliği, Veda hutbesi ile zirveye ulaşmıştır. Peygamberimiz güzel ahlakın tamamlayıcısı olarak kardeşliğin özellikle de İslam kardeşliğinin en güzel ve mükemmel örneklerini oluşturarak bu emaneti bizlere bırakmıştır. Rabbim şu mübarek günlerde bizleri kardeş olabilmek için Kur'an ve sünnette emredilen tüm mesajları alan ve yaşantısında bunları uygulayarak örnek olan Bahtiyar kullarından eylesin. Yazımızı Arif Nihat ASYA’nın duasıyla bitirelim. Selam ve dua ile…

Bizi Sen sevgisiz, susuz, havasız

Ve vatansız bırakma, Allah’ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu

Müslümansız bırakma Allah’ım. Amin!