03.11.2021

İman ve Salih Ameller

Sözlükte tasdik etmek anlamına gelen "îman", Allah'ın varlığını ve birliğini, Hz. Muhammed'in peygamberliğine ve Kur'ân'ın hak kitap olduğuna ve Kur'ânda ve mütevatir sünnette haber verilen hususların doğru olduğuna kesin olarak inamak, bunları tasdik etmek demektir.

Îman, kalbin amelidir. Çünkü imanın yeri kalptır. Bir kimse, Peygamberimizi, Allah tarafından getirdiği kesin olarak bilinen her şeyde kalbi ile tasdik ediyor ve doğruluğuna inanıyorsa bunu her hangi bir sebeple dili ile ikrar etmese de Allah katında mü'mindir.

Diliyle ikrar ettiği halde kalbi ile tasdik etmiyorsa, bu kimse her ne kadar insanlar yanında mü'min ise de, Allah katında gerçekten inanmış değildir.

İmanın dil ile ikrarı; dünyada Müslüman olduğunun bilinmesi ve kendisine (cenaze namazını kılmak ve müslüman mezarlığına defnetmek gibi) İslâm hükümlerinin uygulanması için, gereklidir.

Sözlükte "yararlı, iyi ve güzel amel" anlamına gelen amel-i sâlih, din dilinde; îmanın gereği olarak ihlas ve iyi niyetle yapılan, Kur'ân ve sünnete uygun olan her türlü söz, fiil ve davranışlara denir. Kur'ân'da yetmiş iki âyette "amel-i sâlih" "îman" ile birlikte geçmiş, îman edip amel-i sâlih işleyenlere mağfiret, büyük mükâfat ve cennet vaat edilmiştir (Bakara, 2/25; Mâide, 5/9).

Bir amelin salih amel olabilmesi için;

  1.  
  2.  
  3.  
  4.  

Yüce Allah, müminlerin salih ameller işlemesini emretmektedir:

وَاعْمَلُوا صَالِحًا  ”Salih ameller işleyin” (Sebe, 34/11).

Hangi amellerin "salih amel" olduğu hususunda Kuran'a baktığımızda, Allah rızasına uygun olan her türlü söz, fiiller, ibadet ve iyiliklerin "salih amel" olduğunu görmekteyiz.

Ancak dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta vardır; bir ameli salih kılan şey, yalnızca onun sonucu değildir, onun arkasındaki "niyet"tir.

Adamın biri çölde yolculuk yaparken bir su kaynağının yanına varır ve dinlenmek için atından iner. Atının kaçmaması için yere bir kazık çakar ve atını oraya bağlar. Tekrar yola devam edeceği zaman “Benden sonra gelen bir başka yolcunun da işine yarar.” düşüncesiyle kazığı sökmeden orada bırakır. Daha sonra bir başka yolcu aynı yerde konaklar. Su kaynağına yöneldiğinde ayağı kazığa takılır ve düşer. O da “Benden sonra başka insanların canı yanmasın.” diye kazığı söküp atar. İki kişide birbirine zıt iki davranış yapmalarına rağmen ikisi de sevap bekleyecekleri iyi bir iş yapmışlardır. Adamlardan biri iyi niyetle kuyu yanına kazık çakmış, diğer bir kişide yine iyi niyetle başkalarının düşmemesi için söküp kaldırmıştır. Sonuçta iyi niyetlerinden ve amellerinden dolayı her ikisi de sevaba nail olmuşlardır. Çünkü ameller niyetlere göredir. Bir işten maksat ne ise hüküm ona göre verilir. İyi niyetle yapılan işlerden sevap alınır. Ama iyi niyetle kötü amel yapmaya yöneliş doğru olmadığı gibi  meşru da değildir. Hem niyet iyi olacaktır. Hem de ameller meşru olacaktır.

Allah Kuran'da fiillerin kendisinin ya da sonuçlarının değil, bu ameller yapılırken kişinin niyetinin önemli olduğunu bize haber verir. Hac Suresi'nde, bu gerçek şöyle bir örnekle açıklanır:

“Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz, ancak O'na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O'nun size hidayet vermesine karşılık Allah'ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver.” (Hac Suresi, 37)

Bu nedenle, salih amel yapılırken, niyetin sürekli sağlam tutulması, yani yapılan işin sadece Allah rızası için yapıldığının akılda tutulması son derece önemlidir. Bu amaçla da, Allah'la manevi bir bağlantı içinde olmak, bir iş yaparken O'nu tesbih etmek ve işin kabulü için Allah'a dua etmek gereklidir.

Hz. İbrahim ve Hz. İsmail'in Kabe'yi inşa ederken ettikleri dua, tüm müminler için örnektir:

 “İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Kabe'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin;”

Amelin kabulü için iman ne kadar şartsa İmanın muhafazası için de salih amel o kadar şarttır.

Kur’an’da iman ile salih ameller arasında o kadar kuvvetli bir bağ kurulmuştur ki, imanın zikredildiği yerde peşinden hemen salih amel gelmektedir. Gölgenin simayı takip ettiği gibi salih amel de Kur’an‘da imanı takip etmiş, adeta salih amel kalpteki imanın dışa yansıması olmuştur.

Mü’min; kalbine imanın sevgisini, aklına ilim ve hikmeti, günlük yaşamına ibadeti, huyuna ve ilişkilerine ahlakı uyarlarsa kamil bir mü’min olabilir. Gereği yerine getirilmeyen iman zayıf ve samimiyetten uzaktır.

SALİH AMELLER

Kuran'da, salih amellerin farklı şekilleri bildirilir. Namaz, oruç, infak (zekat), hac gibi temel İslami ibadetler salih amellerin başında gelir.

İbadetler yanında ‘emri bil maruf nehyi anil münker’ iyiliği emredip kötülüklerden sakındırma, hakkı tavsiye sabrı tavsiye, İslam’ın diğer insanlara tebliğ edilmesi, Kuran ahlakının yaşanması için çalışılması, dine karşı yapılan fiili ve sözlü saldırıların bertaraf edilmesi, Kuran'ın daha iyi anlaşılması için gayret gösterilmesi, Müslümanların her türlü kişisel ve sosyal probleminin çözümü gibi konuların hepsi son derece önemli salih amellerdir.

Hucurat süresi başta olmak üzere Kur’an-ı Kerim de Rabbimizin bizden bireysel ve toplumsal olarak yapmamızı istediği tüm ahlaki emirleri yapmak yapmamamızı istediği tüm nehiylerden de sakınmak salih ameldir. Doğru söz söylemek salih amel olduğu gibi, yalandan uzak durmakta salih ameldir. Yoksulu doyurmak salih amel olduğu gibi yetimin malını korumalta salih ameldir. Bir ayette, salih amellerin bu geniş çerçevesi şöyle çizilir:

Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177)

Kısaca Allah’ın ve Rasülünün bizden yapmamızı emrettiği her şey salih amel olduğu gibi sakınmamızı emrettiği her şeyden de sakınmamız salih ameldir. Bunların hepsini saymak yerine sahabenin biraraya geldiklerinde ayrılırken birbirlerine okudukları Asr süresini hatırlamamız yeterli olacaktır. Asr Suresinde imanla beraber salih amel insanı ziyandan kurtaran unsur olarak zikredilmiş arkasından bunların neler olduğu bildirilmiştir.

“Asra yemin olsun ki, İnsan mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.” (Asr, 103/1-2-3)

Kur’an-ı Kerîm’de Süleyman (a.s.)’ın salih amel işlemede Yüce Alah’tan yardım istemesi bize örnek olarak sunulmaktadır.  Bizler de bu duayı her zaman yapmaya gayret edelim.

“Rabb’im! Bana ve ana-babama lütfettiğin nimete şükretmemi ve senin razı olduğun salih ameller işlememi bana nasip eyle ve beni rahmetinle salih kullarının arasına dahil et”(Neml, 27/19).

(Hazırlayan: Durali GÜL Çankırı İl Müftülüğü Cezaevi Vaizi