01.12.2021

Toplumun Emaneti: Engelliler

İnsan, Allah’ın yeryüzündeki halifesi, seçilmiş, mükerrem bir varlık, mahlûkatın en gözdesidir. Rabbimiz Biz, gerçekten insanı en güzel biçimde yarattık.” (Tîn, 95/4) buyurmuştur. Bedenî, ruhî özellikleriyle en mükemmel ve en seçkin canlı olarak yaratılan varlık insandır. İnsana bu değeri veren Allah’dır. (c.c.) Bununla birlikte Allah (c.c.), insanın dış şekline, fiziki özelliklerine değer vermez. “Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.” (Hucûrât, 49/13) İnsanın Rabbi katındaki değeri Allah’ın insana doğuştan verdikleri değil, insanın iradesiyle, tercihi ile yaptığı salih amelleriyledir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) ise: “Allah sizin suretlerinize ve servetlerinize bakmaz. Fakat kalplerinize (iman veya inkâr hâlinize) ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr, 34) Cenab-ı Hak insanın dış güzelliğine, malının çokluğuna değil; iç âleminin güzelliğine bakar.

Yeryüzünde herkes eşit şartlara sahip değildir, kimi insanlara diğerlerine göre dünyevî bakımdan üstün dereceler verilmiştir. Verilen bütün nimetler imtihan içindir; hepsinin hesabı, sorumluluğu vardır. Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır.” (Mülk, 67/2) Allah-u Teala, varlıkla, yoklukla, malla, canla, huzurla, korkuyla vb. bizleri deniyor. (Bakara, 2/155)

Allah’ın yaratması sonsuz bilgi ve hikmet iledir. En güzel isim ve sıfatlara sahip Allah (c.c.), dünyayı hiçbir sıkıntı, kötülük, musibet olmadan da yaratırdı. Dünyada hastalık, musibet, kederin olması bir imtihan gereğidir. Kimi varlıkla kimi yoklukla; kimi sağlıkla kimi hastalıkla, kimi uzuv veya duyu organının eksikliği ile imtihan olur.

Yüce Allah’ın insanlara bir hidayet rehberi olarak gönderdiği peygamberlerin bazıları da ağır hastalıklara veya engelli olma durumuna maruz kalmışlardı. Fakat onlar bu hallerini teslimiyetle karşılamışlar, sabırla imtihanı vermeye gayret etmişler ve sonuçta Allah’ın rızasını kazanmayı hedeflemişlerdi. Hz. Yakub (a.s.), çok sevdiği oğlu Hz. Yusuf’un (a.s.) hasretiyle gözlerini kaybetmiştir. (Yusuf, 12/86-87) Hz. Eyyûb (a.s.), bütün vücudunu kaplayan ağır bir deri hastalığına yakalanmış, uzun yıllar süren ve ailesini bile ondan uzaklaştıran bu hastalığı sabır ve metanetle karşılamıştı. (Kur'an Yolu Meal ve Tefsiri, 3/695-697) Eyyub (a.s.) bu haline şikâyetçi olmamış, bilakis şöyle niyaz etmişti: “ Eyyûb’u da an! Hani rabbine, “Başıma bu dert geldi. Ama sen merhametlilerin en üstünüsün” diye niyaz etmişti.” (Enbiya, 21/83) Cenab-ı Hak onun duasını kabul etmiş hastalığına şifa vermişti. Kur’an-ı Kerim, bize ağır hastalık ve engellilik durumlarında mümin bir kulun nasıl tavır takınması gerektiği konusunda Hz. Eyyûb’u (a.s.) örnek olarak göstermiştir.

Dünya hayatının her zaman rahat, huzurlu, meşakkatsiz olması beklenemez. Mümkün de değildir. İnsan zengin de olsa hastalanır, genç de olsa yorulur, neşeli de olsa zaman olur üzülür. İnsanın başına gelen üzüntü, keder ve dertlere sabredildiğinde mükâfatının büyük olacağını müjdeliyor Hz. Peygamber (s.a.s): “Mümin kişiye bir yorgunluk, bir hastalık, bir üzüntü, bir keder hatta batan bir diken dahi olsa, Allah bunları onun günahlarından bir kısına keffâret kılar.” (Buhârî, Merda, 1; Müslim, Birr, 52) İnsanın bir takım musibet, belaların başına gelmesinin hikmetinin şu hadisi şerif açıklıyor: “Kul, Allah’ın kendisi için takdir ettiği dereceye ameli ile ulaşamazsa, Allah onun canına, malına veya çocuğuna bir musibet verir, sonra ona sabretme gücü ihsan eder ve böylece onu Allah’ın kendisi için takdir ettiği mertebeye ulaştırır.” (İbn Hanbel, V, 272; Ebû Davud, Cenâiz, 1)

Engelli olmak, insanı aşan sebeplerden kaynaklanabildiği gibi kişilerin kendi eylemlerinden veya başkalarının fiillerinden ya da doğal afetlerden de kaynaklanabilmektedir. Hal böyle olunca aslında herkes her an engelli olma tehlikesiyle yüz yüzedir. İhmaller, tedbirsizlikler, hastalıklar, iş ya da trafik kazaları ve doğal afetler böyle bir sonucu doğurabilmektedir. Sebebi ne olursa olsun engelli olmak, dünya hayatının kaçınılmaz gerçekleri arasında yer almaktadır. Öyleyse yapılacak olan şey, “Altın ateşte, insan mihnette (sıkıntı ve zorluk anında) belli olur.” sözünün de ifade ettiği gibi bununla başa çıkabilmek ve o durumu insanca yönetebilmektir. (Sorulu Cevaplı Engelliler İlmihali, DİB, s. 25)

Peygamber Efendimiz’in sahabilerinden görme, zihinsel, ortopedik engelli olanlar vardı. Allah Resulü (s.a.s.) engelli sahabilere her türlü desteği vermiştir. Aynı zamanda devlet başkanı olan Allah Resulü, Medine dışına sefere çıktığında çoğu zaman âma Abdullah b. Ümmü Mektûm’u yerine vekil bırakmıştır. İbn Ümmi Mektum, aynı zanda müezzinllik görevinde de bulunmuştur. Ortopedik engeli bulunan Muaz b. Cebel’e kadılık ve valilik görevi vermişti.

Engelli kardeşlerimiz, topluma emanettir. Her insan bir şekilde engelli olabilir. Onlara yardımcı olmak, destek olmak Rabbimizin rızasına vesiledir. Aynı zamanda Peygamber Efendimiz(s.a.s.)’in sünnetidir. “Görme özürlüye rehberlik etmen, sağır ve dilsize anlayacakları bir şekilde anlatman, bir ihtiyacı konusunda senden yol göstermeni isteyen kimseye yol göstermen, yardım isteyen kimsenin yardımına koşuşturman, koluna girip güçsüze yardım etmen, bütün bunlar senin kendine yapacağın sadaka çeşitlerindendir...” (İbn Hanbel, V, 168,169)

Engelli olmak ilahi bir ceza olmayıp, insanların bireysel ve toplumsal hatalarından kaynaklanabileceği gibi doğrudan bir imtihan vesilesi olarak da ortaya çıkmış olabilir. Unutulmamalıdır ki her insan engelli olabilir. Küçük bir kaza ile insan bir anda engelli veya engelli yakını olabilir. Engelli veya engelli yakını olmak cenneti kazandıracak ağır bir imtihandır. Cennetteki sonsuz hayat engelsiz bir hayattır. Bu dünya hayatındaki eksiklikler, kusurlar, eşitsizlikler ahirette fazlasıyla telafi edilecektir. Gerçek engelliler Allah’ı tanımayan, Resulüne iman etmeyen, Hakk ve hakikat karşısında kör, sağır ve dilsiz olanlardır.

Engelli kardeşlerimize destek olmak hem dînî hem de insanî bir görevdir. Engelliler toplumun emanetidir. Engellilerin toplum içerisinde bulunma imkânı sağlanmalı, çalışabilecekleri iş imkânı verilmeli, hayatlarını kolaylaştıracak ilke ve kurallara uyulmalıdır. Rabbimiz sağlık ve afiyet içerisinde bir hayat sürebilmeyi, imtihanın sırrına vakıf olabilmeyi nasip eylesin.

Hüseyin YAZICI

İl Vaizi